Tecavüz
- 03-04-2024 00:00
- 02-04-2024 18:23
- 78
Savaş dönemlerinde işlenen savaş tecavüzü suçu, tarihsel olarak savaşlarda düşmanı aşağılamak, işkence yapmak ve soykırım gibi amaçlarla yaygın kullanılan bir araç olmuştu.
Bugün de olmaya devam ediyor. Hem devlet hem de devlet dışı silahlı örgütler tarafından kadın ve çocuk bedeni üzerine tahakküm kurmak geçmişte ve maalesef hâlâ günümüzde bir “savaş taktiği” olarak kullanılıyor. Bugün Batı Şeria'da yaşanan sadece Filistin halkının topraklarının işgali değil; cinsel şiddet, halkı göçe zorlamak, etnik temizlik, haneye tecavüz, mala el koyma, soykırım...
Savaşanlar kim olursa olsun, savaşın bir usul bir erkanı yok mu?
Kadın, erkek, çocuk farketmez bir insanın ırzına geçmek neden savaş taktiği olarak kabul görünür, hem de 'gelişmiş ülkeler' tarafından? (BM'nin yayınladığı 31 Ocak 2022 raporuna bir bakın.)
Kimse çıkıp motivasyon düşürmek bla bla kılıf uydurmasın! Can almayı geçtim hiç bir gerekçe, hiçbir kelime hatta harf tecavüz ve insanlık dışı katliamı meşrulaştıramaz!
Mal, mülk, vatan, 'vadedilmiş topraklarınız' artık kimin umrunda?
Bir anne cinsel istismara uğramış kızı için şunu söylemişti: Keşke kurşunlarla ölseydin, bedenin bombalara parcalansaydı lakin bunu yaşamasaydın yavrum!
Bu sözün üstüne durumun korkunç boyutu hakkında söyleyecek başka sözüm yok.
Başka bir boyuta değinecek olursam, cinsel şiddet mağduru herhangi bir kişi için suçu bildirme konusunda ciddi engeller bulunuyor. Nedir bu engeller? Çatışma bölgelerinde tecavüzün toplum tarafından “düşmanla işbirliği içinde olma”, “namus kaybı” olarak algılanması, mağdurları toplumdan dışlanma korkusuyla sessiz kalmaya itiyor. Tecavüz sonucu hamilelik ise silahlı gruplarla bağlantılı olmanın kanıtı olarak görülüyor. Evet ciddiyim görülüyor. Mağdurların haklarının hukuk tarafından korunamadığı Gazze ve Batı Şeri'da tecavüz, suç kabul edilen zinanın kanıtı olarak mağdurların toplum tarafından yargılanmasına bile sebep olabiliyor. Filistin devlet otoritesinin ve hukuk devleti kurumlarının savaştan dolayı zayıf veya etkisiz kaldığı iç savaş ve çatışma bölgelerinde şiddet tetiklenerek işlenmeye devam ediyor.
Tecavüzün yarattığı fiziksel ve psikolojik hasardan, kadınların hayatlarında sonraki dönemlerinde de iz bırakmasından, tecavüz mağdurlarının HIV/AIDS gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanmasından, jinekolojik yaralanmalardan, henüz bedenleri hazır olmayan çocukların hamile kalmaktan dolayı kalıcı hasara uğramasından ve psikolojik travma sebebiyle maddi ve manevi yaşamlarına devam edememelerinden bahsetmek dahi istemiyorum.
Barış ve güvenliği engelleyen, tarihin eski zamanlarından bu yana yaşanan tecavüz suçlarını araştırdım. Sadece bir örnek verip geçeceğim. BM'nin yayınladığı raporda Sierra Leone (Batı Afrika)'deki savaşta 20.000 bebeğin tecavüz sonucu doğduğu belirtiliyor.
Korkunç olan başka bir şey de eklemek istiyorum. Bosna Hersek’teki iç savaş sırasında kadınlar tecavüz kamplarında esir tutulmuş. "Tecavüz kampları"...
Dini, ırkı, milleti farketmeksizin; her türlü şiddet ve istismara uğramış; ellerinden özgürce yaşama hakkı, namusuyla yaşama hakkı, barınma-beslenme hakkı, eğitim hakkı alınmış tüm masumların misliyle hesabı elbet sorulacak.
Sapkın ve lanetlenmiş olanlar için; İyiki cehennem var!