TEHLİKENİN FARKıNDA MıSıNıZ?
- 19-11-2015 18:40
- 17254
“Yetişin kavga var. Şeğo’yu dövüyorlar.” Eskiden olsa bu böyleydi. “Er meydanı” ve benzeri tabirler dilimize yaşam kültürümüzün yansımasıydı. Şimdilerde ne meydan kaldı ne de erlik. “Yetişin Şeğo’yu dövüyorlar” dendiğinde mahallenin çocukları toplanır Şeğo’yu kurtarmaya koşarlardı. Tekme tokat yumruklarla girerdi millet birbirine elinin ağırlığınca gücünün yettiğince döverdi birbirlerini ve orada biterdi o kavga. Şimdiyse tivitırda, feysbukta ve benzeri sanallıklarda insanlar birbirlerini mesajlarıyla dövmeye başladı. Fotoğrafları, videolarıyla birbirlerini yaralamaya ve hatta öldürmeye başladı. Bir dostum anlatıyordu, geçende dedi biriyle tivitırda mesajlarla tartışıyorum, bir de baktım millet yetişti, hani sanki “yetişin kavga var” demiş gibi biri. Benim arkadaşlarım karşımdakine, karşımdakinin arkadaşları bana laf yetiştirmeye mesajlarıyla beni dövmeye çalıştı. Ben kapatıp yattım ama orada başlayan tartışma ya da kavga deyin kapatıp uyumadı, devam etti ediyor hala…
Artık her şeyimiz gibi kavgalarımız da sanala döndü. Sanal kelimesinin tam anlamı nedir diye merak ettim TDK’nın sitesinden bakayım dedim. Sıfat olarak, gerçekte yeri olmayıp zihinde tasarlanan, mevhum, farazi, tahminî anlamını taşırken, matematikte de, negatif bir sayı üzerinde alınan ve ikinci kuvvetten bir kök taşıyan cebirsel anlatımı ifade ediyor. Matematikteki karşılığının sosyal anlamdaki analizini, az buçuk sosyal bilimlere merak sarıp bir şeyler okuyan matematikçilere bırakayım. Sıfat olarak taşıdığı anlama dönersem, “gerçekte yeri olmayan” ifadesine takıldım. Sizce de komik değil mi?
Henüz konuşmasını bil öğrenememiş iki emeklememiş çocukların, ellerindeki tabletler ve o çocuklar daha mı az gerçek. Ki hepsinin elinde o sanallıklar. O çocuklar, neredeyse anne baba demeden önce, “tablet” “telefon” diyecek.
Annesinin memesinden değil de tabletin memesinden süt emmeye başlayacak. Artık elinde tek oyuncağı bütün oyuncakların sanalını barındıran bir tabletten başka bir şey var mı çocukların. Kıymeti yok hiç birinin, gerçekte çek çek küçük arabalarla oynayan ve kırıp döken çocuklar, artık tabletlerde Porsche arabalarla yarışmaya başladı. Onu da geçtim artık sanal çiftliklerde dolanıyor bizim çocuklar. Bizim çocukluğumuzdaki gibi bahçelerinde ne tavuk, horoz kovalıyorlar ne de hindi ve kazların kovalamacasın da düşüp dizlerini yaralamıyorlar. İyi mi oluyor dersiniz, evet dizlerini yaralamıyorlar ama tavuğu, horozu, hindiyi, kazı, civcivi, koyunu, keçiyi de tanımıyorlar. Daha da önemlisi acıyı da tanımıyorlar. Bu iyimi oluyor dersiniz.
Çocuklar artık devasa bir sanallığın içine doğuyor ve o sanallığın içinde büyüyor. Ne kanayan dizlerinde acıyı tanıyorlar ne de heyecanı, gizli aşığı oldukları ve yan taraflarında oturan sınıf arkadaşları kızın pencereden esen rüzgârla yüzüne değince saçları. Çünkü artık gömüldükleri elektronik cihazların içinde açılan pencereler dışında pencere açılmıyor hayatlarında. Ne pencere açılıyor ne rüzgâr esiyor. Ve artık on yaşında her şeyi sanallıklarda tanıyan o çocukların hayal dünyalarında açılmadık ve heyecanını koruyan tek bir pencere tek bir mahremiyet kalmadı.
Nasıl doğduğunu soran çocuklara anlatılan leylek hikâyesi hükmünü yitireli çok oldu, seni download ettim deseniz daha inandırıcı artık. Ama emin olun hangi siteden download ettiğini soracaktır çocuk. Ya da aranız limoniyse onu geri upload etmenizi isteyecektir.
Tehlikenin farkında mısınız? Değilsiniz ama o tehlike sizin umursamazlığınızın, sizin tembelliğinizin ve sizin cahilliğinizin hepsinin farkında. Çünkü 24 saat içinden çıkmadığınız o sanal alemde ne zaman hangi sitelere girip neye baktığınıza ne yaptığınıza ne izleyip ne dinlediğinize, ne yiyip ne içtiğinize, ne okuyup ne yazdığınıza, ne zaman nerde kimle olduğunuza kadar her şeyin farkında…
Hani kabiliyetim yok olsa bir resmi salan hakimiyetin neferi 1 ve 0’lardan oluşan bir resimde sanallığın hayatımızı nasıl kuşattığını ve artık bizi ve gerçekliğimizi yok edip o korkunç sanallığında hayatımızı nasıl değersizleştirdiğini ve içini boşaltıp içini nasıl çirkinlikle doldurduğunu çizerdim sonra da sanal medyada paylaşırdım.. :)