VAİZ VE VAİZELER

Dinin/dinsizliğin siyasete alet edilmesi çirkin bir davranıştır ve engel olunması gerekir.

Dini veya dinsizliği siyasete alet edenler biri diğerine saha açmakta, imkânlar sunmakta ve karşı gibi görünseler de bir birbirlerine yardımcı olmaktadırlar.

Bu kısır döngünün kırılması bir ihtiyaçtır.

Ülkemizdeki diyanetin varlığı, güçlü ve özerk olması bu kısır döngünün giderilmesi için önemli bir görev verilmiştir.

Yasal olarak da siyasete bulaşmamaları, toplumun her kesimine eşit mesafede ve İslamı doğru anlatma görevi varılmıştır.

Bazı mensuplarının siyasete bulaşmaları, vaaz ve hutbelerde siyaset yapıp tarafgir olmaları bu gerçeği değiştirmemektedir.

Müslümanlar var oldukça, vecibelerin yerine getirilmesi, dinini doğru öğrenmesi ve ibadetlerin düzgün yapması için diyanet işleri başkanlığına ihtiyacın olacağıdır.

DIB eleştirme, tartışma yerine, güçlü hale getirme ve siyasetin etkisinden nasıl kurtulacağını tartışmak daha doğru olacağıdır.

Müftü, vaiz, imam ve din hizmeti sunan personele ilmi yönde yeterli eğitimi vermek, arapça olmak üzere en az bir dil bilecek seviyeye getirmeye çalışmaktır.

Bunlar yapılmış mıdır?

Maalesef eksik bırakılmış.

DIB Toplumun tüm kesimini kucaklayıp manevi ve ahlakı yönde ileri bir seviyeye getirmişler midir?

Diyanetin; yasal olarak din konusunda tek merci olmaları, personelinin bütçeden maaş almaları, tv ve radyoya sahip olmalarına rağmen başarılı oldukları tartışma konusudur.

Toplumda artan manevi boşluk, camilerdeki cemaat eksikliği, ahlakı çöküntü, Deizm, hadis inkarı, faiz, kumar, zina, içki gibi kötülüklerle mücadele konusunda diyanetin etkili olmadığıdır.

Dini birçok konuda farklı kesimlerin farklı görüşleri, hurafe ve yanlış bilgilere karşı diyanetin etkili olduğu kuşkusu vardır.

Her kesim ve kişilerin saygı gösterdiği Din hizmetleri personeli herkes ve her kesime aynı mesafede olmaları gerektiğidir.

Müftülerimiz, yardımcıları, imam-hatip ve müezzinlerimizin istisnalar olsa da mesaiye bağlı kalmaksızın görevlerini fazlasıyla yaptıkları bir gerçektir.

Ancak vaiz ve Vaizeler için aynı şeyi söylemek doğru değildir.

Kahvehanelerde, taziye yerlerinde, düğünlerde, dernekler... Kısaca günde en az üç yerde vaaz ve nasihat yapıyorlarsa baş tacıdırlar derim.

Azalan cami cemaatini nasıl artırırım, gençlere nasıl ulaşır milli ve manevi değerleri onlara öğretir, ahlaklı bir neslin yetişmesinde nasıl katkım olur? Kısaca "iyiliği emir kötülükle mücadele konusunda elinden gelen gayreti gösterenlerden de Allah razı olsun derim.

Hiç çaba harcamıyorsa haftada bir cuma günü camide vaiz veriyorsa ve camide toplanan cemaate "kahvede oturup namaz kılmayanlar..." diye başlayıp namaza gelmeyenleri cemaate şikâyet ediyorsa görevini hakkıyla yaptığını söyleyemeyiz.

Birde vaiz kürsüsünde veya minberde bazı hatip ve vaizlerin siyaset yapmaları ise yanlış yaptıklarıdır.

Camide, vaaz veya sohbetlerde vaiz veya vaizlerin siyaset yapmaları faydadan çok diyanete ve dine zarar verdikleridir. 

Doğru olan ya siyasi bir partide yer almaları veya siyaset yapmamalarıdır.

Diyarbakır ulu camide sabah namazlarında ilmi seviyesi yüksek sohbetlerin yapılması, tefsir ve hadis dersleri verilmesi takdire şayandır.

Benimde vakıf olduğum bir sabah sohbetinde pür dikkat il müftümüzü dinlemiş, takdir etmiş ve ona dua etmiştim.

Yine ulu camide cuma namaz öncesi ilçe müftümüzü dinlemiş, istifade etmiş ve sevinmiştim.

Ancak sıra hutbeye geldi hatip hutbenin orta yerinde siyaset yapması da beni üzmüştü.

Camide, vaaz kürsüsünde, minberde ve mihrapta siyaset yapmak gerçekten doğru değildir.

Vaiz ve vaize DIB teşkilatı içinde olması gereken bir kadri ve görevdir.

Bu görevde olanlarda; dini doğru öğretme, irşad faaliyetleri yapma ve insanlara dini sevdirme gayreti ve çabası içinde olmalıdırlar.

Kimseyi dışlamadan, siyasette taraf ve karşı taraf olmadan, gönül kırmadan her kese ve kesime ulaşmaları gerekir.

Selam ve dua ile.