YALAN SÖYLEMEK...

Doğruluk; İslam’ın şiarı, dinin özü, Müslüman’ın necatıdır. 
Onun içindir ki atalarımız; “Ya göründüğün gibi, ya olduğun gibi görün” demişlerdir.
Kız yanı yalan, İslam’ın yasakladığı, dinin çirkin gördüğü, Müslüman’ın yüz karası, uzak durması ve yapmaması gereken fiildir.
Peygamberimiz Sallahu Aleyhi ve Selem:
Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. 
İyilik de cennete götürür. 
Kişi doğru söyleye-söyleye Allah katında sıdık (doğru sözlü) diye yazılır. 
Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye-söyleye Allah kezzap (çok yalancı) diye yazılır. (Buhari, Edep, 69; Müslim, Birr, 103, 104)
Maalesef İslam âleminde yalan söylemek, kişileri kandırmak, dolandırmak, sıradanlaşmış ve Allah katındaki cezası unutulmuş hale gelmiştir.
Özellikle her ne ad altında olursa olsun yalan söylemek çok büyük bir günahtır, kişinin bu kötü huyunu terke etmemesi ve ahlak haline getirmesi ise çok tehlikelidir.
Safvan İbnu Süleyman (ra) anlatıyor:
“Ey Allah’ın Resulü’ dedik, mü’min korkak olur mu? “Evet” buyurdu. “Peki, cimri olur mu? “evet” buyurdu. Biz yine: “Peki yalancı olur mu?” diye sorduk. Bu sefer: “Hayır” buyurdular.” (Muvatta, kelam 19)
Dini anlatan kişilerin, İslam’ın güzellikleri, Allah’ın af ve merhametini, cennet ve nimetlerini haklı biçimde çok güzel anlatılmışlardır. 
Unutulan veya duyulmak istenmeyen konulardan biri de, günahlardan dönülmediği takdirde Allah’ı azabının da olduğu ve cehennemin varlığıdır. 
Cennetteki köşk, bağ, huriler bilinirken, insanın derilerini kavuran, irim içiren, zakkum… gibi cehennem unutulmuş gibidir.
“İman ettik”, “Elhemdullillah Müslümansız”, “Namazımızı kılıyoruz, Allah af eder”, “Allah bizi af eder o ğafurrahimdir”… Gibi İslam’ın güzelliklerinin arkasına sığınarak, Kebair (büyük)dediğimiz bir çok günahı yapmaktan çekinmeyen yeni bir Müslüman türü türemiştir.
Yüce Allah Tahrim 6 ayette:
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.
Kâfir, Müşrik(Allah’a ortak koşanlar) ve Münafık gibi, hayatta iken tövbe etmeyip Allah’a iman etmeden ölürlerse sorgusuz ebedi cehenneme girecekleri Kur’an’ın değişik ayetlerinde söz edilmektedir. 
Ancak cehennem ehlinin bunlarla sınırlı olmadığı, mahkeme-ı Kübra ve neticesinde sevapları günahlarından fazla olanların da günahlarının çokluğuna göre cehennem de azap görecekleridir.
Cehennemde en şiddetli azabı görecek olan münafık, hepimizin sakınması, uzak durması gereken, fiil ve davranışların başında gelir. 
Münafığın en büyük özelliği de yalan söylemesidir.
Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Selem:
“Münafığın alameti üçtür.
Konuştuğu zaman yalan söyler.
Söz verdiği zaman yerine getirmez
3-   Emanete (ona güvenildiği zaman) hıyanet eder.” (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei/ Camiü-Sağir, İmam Suyuti 25)
 Müslimin ekinde: “Oruç tutup, namaz kılan ve Müslüman olduğunu iddia etse bile” (Cem’ul Fevaid. 8099)
Bazı âlimler hadiste adı geçen alametleri ahlak ve adet haline getirenler olduğunu, nadiren yapılması olasılığı herkesten var olduğu görüşüdür.
Yine benzer bir başka hadiste ise:
“Kimde dört vasıf bulunursa halis münafık olur. 
O dört şeyden biri kendisinde bulunan kişi ise onu terke edinceye kadar münafıklıktan bir haslet bulunur. Bunlar:
1-Kendisine bir emanet bırakıldığı zaman ihanet eder.
2- Konuştuğunda yalan konuşur.
3-Anlaştığı zaman sözünde durmayıp bozar.
4- Bir kimseyle çekiştiği zaman aşırı giderek karşısındakinden fazla kötülük yapar.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesei/ cem’ül favaid. 8097)
Müslüman doğruyu her yerde söylemese de, yalan asla söyleyemez.  
Allah bizler bu tür günahlardan muhafaza etsin... Selam ve dualarla.