YALANCI BAHAR

Okulların açıldığı bu hafta aklıma ilkokul sıraları geldi.

Yıllar geçtikçe hatıralar daha bir siliniyor hatırlamakta zorlanıyor insan. Ben normalde unutkan bir insanım zamanda unutkanlığı tetikliyor.

Yine de hatıralar dediğimizde aklımızda beli başlı şeyler geliyor.

Sınıflarımız, okul sıralarımız, öğretmenlerimiz, unutamadığımız hayatımızda bizde iz bırakan olaylar gelir.

Beynimizin Hipokampus olarak adlandırılan bölgesinde toplanır.

Hafızamızda da anılar olarak yer edinir.

Ben de okulların açıldığı bu hafta ilkokul sıralarını sınıfımı tebessümle hatırladım.

Sınıfın en arkasında duvarda hazırlanan mevsim şeridi vardı. 

İlkbahar, yaz, sonbahar, kış diye 4 mevsimi resimlerle anlatan bu tablo benim hafızamda olduğu gibi herkesin hafızasında da eminim çok net duruyordur.

Ülkenin dünya üzerinde bulunduğu konum gereği biz 4 mevsimi yaşayabiliyoruz.

Her mevsimin güzelliğini yaşıyor, tadını çıkarabiliyoruz.

Baharın açan yapraklarını,  yazın parlayan güneşini, sonbaharın tekrar açmak üzere döktüğü yapraklarını, kışın etrafa büründürdüğü o muhteşem beyazlığının tadını çıkararak yaşayabiliyoruz. 

Birde yalancı baharlar vardır.

Aslında gerçek değildir, aslında baharda değildir ama bahar gibidir.

Topraktan ürkerek korkarak fışkıran tomurcuk yüzünü gösterir.

Havada sanki hafif çiçek kokusu dolanır. Güneş en ısıtan haliyle usul usul aralanan pencerelerden kendini gösterir.

Bahar sanırsın oysa açan çiçek yakan güneş kandırır seni bir bakmışsın kara kış en soğuk en sert halini yine gösterir.

Birkaç günlük yüzünü gösteren bahar devam eden kara kışla son bulur.

Öyle işte okullarda bize yalancı baharı öğretmezler. Mevsimlerden beşincisi değildir.

Yine de biliriz ne kış kadar soğuk ne bahar kadar gerçek öyle arada olamamış bir yalancı baharımız vardır.

Şu dönemde de toplum olarak ne bir felaket durumu halindeyiz ne de sanıldığının aksine her şey yoluna girmekte.

Ne kıştayız ne yazdayız baharı hiç yaşayamıyoruz.

İnsanlar konuşmaya çekinir olmuş. Ya durumdan vazife çıkaran insanlar türemiş ya da durumdan mağdur olan insanlar dolmuş taşmış.

Hukuk devletinde olmanın güvencesiyle yaşayamıyoruz.

Hukuk devletinin masumiyet karinesi gereği suçluluğu kanıtlanana kadar herkes masumdur doktrini bile anlamını yitirmiş.

Şuan herkes masumiyetini kanıtlamak zorunda.

Garip bir hal garip bir durum.

Düne kadar birbirlerine yer gösterenler bu gün birbirlerini yiyorlar.

Birbirlerini yesinler en iyisi izle diyorsun.

İzlemekle olmuyor bakıyorsun insanların tek dayanağı olan hukuk devleti yok oluyor.

Farklı sesler konuşulduğunda tehdit olarak algılanıyor. Ya yapılanı dibine kadar alkışlayacaksın ya da sende masumiyetini kanıtlayana kadar suçlu olma riskini taşıyacaksın.

Dediğim gibi durum garip bir hal almış herkes kendinden korkar olmuş.

Ortalıkta mağdur olanlar gırla dolmuş.

Neyse ki Cumhurbaşkanı “at izi it izine karışmasın” dedi de insanlar “evet mağduriyetler yaşanıyor aman yaşanmasın” demeye başladılar.

Yoksa onu bile diyemeyen insan topluluğunda kraldan çok kralcılar ortalıkta yer edinmişti.

Garip bir hal garip bir toplum. Vaka tehlikeli…

Emir gelmeden konuşamayan bir toplum. Farklı bir şey söyleyende en büyük tehlike olarak kabul görüyor.

Yani ülkenin baharı da yalancı görünüyor.

Okullar sınıf değince öğretmenlerini bekleyen öğrencilerin akıbetini de yazmadan olmaz. Okullar açıldı ama kendi öğretmenleri yok.

Öğretmenler savaş mağduru çocukların eğitim mağduriyetlerini gösterme amacıyla bir günlük eylem yapmışlardı.

Öğretmenlerin sendikal eylemle gerçekleştirdiği bu insani talepleri ne yazık ki açığa alınmalarıyla son buldu.

Yapılan eylemde fatura öğrenciye kesilirken görevden alınmaları sonucu ayrı fatura yine aynı öğrencilere kesilerek son buldu.

Bu haklı talep için yapılan eylemin zamanı yeri eleştirilir ki bence eleştirilmelidir. Ama suç unsuru olmayan bir olaya suç varmış gibi en ağır cezanın verilmesi hukuka ne kadar uygun oda tartışılır.

Sendikal eylemler uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır.

Bu yaşanan mağduriyetin bir an önce sonuçlanıp öğretmenlerin görevlerine başlamalarını arzuluyoruz.

Yalancı bahardan çıkarak gerçek baharın yaşanacağı günlere hoşçakalın…