YAMYAMLAŞIYORUZ
- 13-12-2021 00:10
- 12-12-2021 16:30
- 114
Aç kaldığımızda birbirimizi yemeye başlıyoruz. Uzunca bir süredir hükümet tarafından görmezden gelinen ekonomik kriz tüm yıkıcılığıyla hepimizin cebine sızıp, mutfağında hortlamaya başlayınca son bir ayda dövizde yüzde 50, altında yüzde kırk oranında bir enflasyon canavarı doğurdu.
Bu yetmezmiş gibi hükümet elektrikten, doğal gaza, akaryakıttan vergilere üst üste bir zam furyasıyla canavarı beslemekten geri durmadı.
Özetle millet olarak hepimiz bir ayda en az yüzde 50 oranında yoksullaştık.
Varsa bindiğiniz arabanın, kirada değilseniz sığındığınız evinizin, kolunuzdaki bileziğin, aynı şekilde fiyat artışıyla zengin olduğunuzu sanmayın sakın.
Sanmayın çünkü sahip olduklarınızın nominal değeri artsa bile reel değeri artmıyor. Bununla birlikte tüm sahip olduklarınızın, vergisinden yakıtına size maliyeti de artıyor.
Ve en çok böyle zamanlarda birbirimizi yemeye başlıyoruz. Her zammın ya da döviz ve altın artışının acısını misliyle birbirimizden çıkarmaya çalışıyoruz.
Birbirimizi nasıl yemeye çalıştığımızı basit bir örnekle anlatayım.
Yaklaşık 3 senedir arabamı yıkattığım oto yıkamacı geçtiğimiz ay 30 lira olan yıkama ücretini malum enflasyon ve zamlardan ötürü 30 liradan 35 liraya çıkardığını söyleyince, empati kurup artışı makul karşıladım ve itiraz etmedim. Daha bir hafta önce tekrar arabamı yıkattığımda 50 lira ücret alınca şaşırdım ve neden diye sordum.
Cevabı hepinizin malumu, abi dolar, abi altın, zamlar vs…
Mesele o emekçiye 50 lirayı çok görmem ya da 50 lirayı hak etmediğini düşünmem değil. Mesele bir mevcut zam ya da artışların bir oto yıkamacının hangi maliyetini yüzde 50 oranında arttırdığını bilmemem.
Daha önce evine giren gıda miktarı mevcut zam ve enflasyonla yarılanan o emekçi kaybolup eriyen alım gücünün diğer yarımını müşterisinin cebinden karşılamaya ve tüm krizin acısını müşterisi üzerinden telafi etmeye çalışıyor.
Onu suçluyor ya da yargılamıyorum çünkü belki de onun da ev sahibi ya da iş yerinin mülk sahibi aynı şeyi ona yapıyordur.
Yani herkes birbirine basarak kurtulmaya boğulmamaya çalışıyor.
Acıktıkça birbirimizi yemeye hayatta kalmak için birbirimizi boğmaya çalışıyoruz. Yoksullaştıkça altımızdakinden çalmaya ya da almaya çalışıyoruz.
Bu durum sinemada birçok filme konu olmuştur. Ama sanırım bunların en iyisi 2019 yapımı Platform adlı film. Ya da en iyi olmasa bile en güncel iyilerden biri diyelim.
Hala izlemeyenleriniz varsa mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Yaşadığımız durumun filmi gibidir.
Millet olarak fakirleşirken, bu fakirliğin sorumlularına itiraz edip onlara karşı mücadele etmeye korkuyor ama birbirimize karşı diş bileyip birbirimizi yemeye aslan kesiliyoruz.
Psikoloji ya da sosyolojide bunun bir adı var mı bilmiyorum ama bildiğim bir şey var.