- 24-11-2019 23:23
- 38
Dünyanın en güzel, en şefkatli, en merhametli ve en fedakar öğretmenleri annelerdir.
Anneler, daha anne karnındayken öğretmeye başlar.
Duydukları, dokundukları, konuştukları, hissettikleri, hissettirdikleri...
Her şeyleriyle, her şeyi öğretirler. Kanlarıyla başlarlar beslemeye, sonra canları, kemikleri, ilikleri...
Kendilerinden katarlar evlatlarına...
Onların yerine kimseyi koyamazsınız, ikame edemez, muadil kullanamazsınız.
Dünya ile tanıştıktan sonra da aynı durum devam eder. İlk kelimeler, ilk adımlar, ilk tepkiler...
Sonrasında öğretmenler.
Belki de annelerin tek güvendikleri. Kendilerinden sonra yavrularını emanet edebilecekleri tek kişi.
Hamurun ilk işlemlerinden sonra ikinci işleme geçiren, dış dünya ile ilişkilerini koordine eden, annenin taktığı kanatları işlevselleştiren...
Öğretmen bir anne değildir. Ama annelerin tek güvendikleridir.
Onlar, anneler kadar değil ama kutsiyet mertebesinde onlara en yakın olandır.
Yazamıyorum onları, kelimelere sığdıramıyorum, zamanla kısıtlayamıyor, kalıplara sokamıyorum!
Onlar bizim için kanlarını, canlarını, kemik ve iliklerini feda ediyorlar.
Anne fiziki olarakta yapıyor bunu, öğretmen ise anne olmamasına rağmen, farklı bir formda uyguluyor formülü.
Onun için anne ve öğretmenin hakkı hiçbir zaman ödenemez.
Sadece ödenmesi için çaba gösterilir.
Bu çabanın adına da en basit ifade ile vefa denir.
İlk öğretmen anne, ikincisi öğretmen, üçüncüsü belki de ikincisi ile entegre olarakta kabul edebileceğimiz din adamı(görevlisi).
Evet din adamları, onlarda öğretmendir.
İnsanının geldiği dünyayı, yaşayacağı dünyayı ve yine geri döneceği dünyayı tanıtan, içindekiler ile beraber yaşamayı öğreten, öğrenmenin ve öğretmenin kıymetini bildiren zatlardır.
Maalesef biz din adamlarını sadece namaz kıldırıp mevlit okutan adamlar olarak görüyoruz.
Onlardan bazıları da kendilerini öyle görüyor.
Ama değil! Görevleri sadece namaz kıldırmak olsa, onlara İmam veya din görevlisi değil kıldıraç yada kıldıran denirdi herhalde.
Yada sadece Kuran ve mevlit okumakla sınırlı olsaydı görevi, okutman olurdu herhalde...
Değil işte değil. İmam, vaiz veya din görevlisi öğretmenlerin en güzeli olan Hz. Muhammed (SAV)'in varisidirler. Onlar, sütten kesilen her Müslümanı, eğitmekle mükellef görevlilerdir. Sadece din demeyin.
Din her şeydir. Saygı, sevgi, hoşgörü, ile başlayıp, tarih, dil, edebiyat, coğrafya, fen, felsefe, mantık, psikoloji, matematik ve astronomiye kadar giden, derin bir okyanustur.
Nasıl yemekle başlar, nasıl uzaya çıkalacağına kadar gider. İnsana saygı ile başlayıp, hayvan ve çevreye saygı ile devam edip, ihtiyaç sahibi herkese yardım etmeyi öğretir. Öğretmek zorundadır.
Öğretmezse, o ne öğretmendir, nede din adamı!
Gerçek din adamı gerçek bir öğretmendir.
Bu duygularla, başta yaratılan öğretmenlerin en güzeli olan Hz. Muhammed (SAV) ve onun varisleri olmak üzere, İlk öğretmenim(annem) Hacı Hasine, ilokul öğretmenim Merhume Nurhan Yağcıoğlu, ailemizin eğitim bakanı(abim) M. Şirin Temiz olmak üzere tüm öğretmenlerin gününü kutlar, hepsinin ellerinden saygı, hürmet ve muhabbetle öperim...