- 12-09-2021 13:35
- 12-09-2021 13:50
- 162
41 yıl önce 12 Eylül’de gerçekleştirilen askeri darbenin üzerinden tam 40 yıl geçti.
Darbe öncesi henüz 13 yaşındaydım.
Çocuktuk ama hiç kuşkusuz herkes gibi bende de ciddi izler bıraktı.
Korku, umutsuzluk ve çaresizliktir bende bıraktığı izler.
Darbe ile ilgili unutmadığım bir anımı anlatmak isterim;
12 Eylül’ün üzerinden birkaç gün geçtikten sonra ilçeden köye gelirken yaz gününde evimizin bacasından beyaz bir dumanın yükseldiğini görünce koşa koşa eve gittim.
Babam evde ağabeyime, bana ve kardeşlerime ait kitap ne kadar kitap varsa hepsini korkudan yakmıştı, beyaz duman da kitapların ateşinden çıkıyordu.
Ev baskını yapan askerlerin en çok kitaplara taktığını öğrenen babam, kitapların içeriğine bakmaksızın ders kitaplarımız dâhil hepsini yakmıştı.
Evde tek bir kitap bırakmamıştı korkudan.
Sonrasında abemin, arkadaşlarımızın, tanıdıklarımızın gözaltı, işkence ve cezaevi günleri, en önemlisi de sıra bize de gelecek mi korkusu, idamlar, işkenceler, her türlü hukuksuzluk, faşizim ve derin bir belirsiz yaşandı.
Hayatımızın en zor günleriydi kuşkusuz.
Her şeyden önce çocukluğumuzu ve gençliğimizi aldı elimizden.
Eğitimimiz yarıda kaldı.
Yaşadıklarım 12 Eylül’ün gerçek ve asil mağdurlarının yaşadıklarının yanında küçücük kalır biliyorum.
Çünkü özellikle Diyarbakır Cezaevinde yaşananlar tam bir vahşetti.
Tutsakların, ölümü bile bir kurtuluş olarak gördükleri ağır işkence ve hak ihlalleri yaşandı o günlerde.
Ağır işkence ile infazlar, intiharlar ve idamlar art arda gerçekleşiyordu.
İzahı mümkün değil yaşanan acıların.
Siyasi görüşü olan olmayan, sağcısı, solcusu, her kesim, darbeden nasibini aldı.
Ama kuşkusuz en ağır fatura, yine her dönem olduğu gibi Kürt siyasetçi ve gençlerine çıktı.
Zalimliği yapanların yanına kâr kaldı her şey.
Yapılanların failleri doğru dürüst yargılanmadı.
Kenan Evren ve konsey üyeleri öylesine bir yargılamadan geçti, ama iş işten geçtikten sonra kararlar verildi.
Şayet zamanında 12 Eylül darbesini yapanlar ve onların işkencecileri yargılansaydı, yaşanan vahşet anlatılsaydı, sadece Türkiye’de değil, dünyanın hiçbir yerinde darbecilere geçit verilmezdi.
Ancak ne yazık ki 12 Eylül darbe mağdurlarına yapılan haksızlık ve hukuksuzluk tam olarak açığa çıkarılmadı.
Darbe, bizim gibi kıyısından köşesinden dolaylı olarak etkilenenlerin üzerinde ağır izler bıraktı.
Gerçek mağdurların çoğu halen hayatta ve 12 Eylül’ü hiç unutmadılar.
12 Eylül dün yaşanmış gibi halen yüreklerde anılar canlı ve taze.
Üyesi olduğum STK’da bir arkadaşımız, durup dururken Diyarbakır Cezaevinde yaşadıklarını anlatmaya başlayınca şaşırmıştım.
Anlattıkları tek kelime ile iğrenç ve vahşiceydi.
Kendisine ‘bunu çocuklarına anlattın mı?’ diye sorduğumda ‘hayır ilk kez sana anlatıyorum’ demişti.
‘Peki, niye onlara değil de bana anlatıyorsun?’ deyince ‘babaların yaşadığı acıyı ömür boyunca yaşamalarını istemem. Size anlatıyorum siz gazeteciler 12 Eylül’ü unutturmayın’ cevabını verdi.
Evet, 12 Eylül unutulmaz, unutulmamalıdır da.
Unutulmamalı ki bir daha bu tür acılar ve vahşetler yaşanmamalıdır.
tekoşer akın 3 yıl önce
günümüz şartlarda rahat ferah şartlara rağmen ölumsüzlerin bayrağını taşıyamadık bizgençlerin xırtıklerin ayıbı olsun
sözüm ona günümüz yurtseverler sersale da xırtık dedimiz değişik kıyafetler giyip ev ev dolaşanlera denırdi
evet biz gençler xırtık ten farkımız kalmamıştır