- 28-05-2018 21:19
- 42
Eleştirmek kolaydır, saldırmakta ama iş icraata gelince herkes sus pus olur!
Malum, mübarek Ramazan ayındayız. Şehrin her tarafında, iftarlar, koliler, ekmekler dağıtılıyor, insanlar bir araya geliyor, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyacı gideriliyor, fakirlerin karnı doyuyor.
Yapılanların büyük çoğunluğunu belediye yapıyor.
Kimisi çok güzel hizmetler, Allah razı olsun derken, bir kısmı da siyasi kaygılarla yapılıyor diyor.
Bir kısmı ne gerek var bu kadarına, israftır derken, bir kısmı da niye daha çok dağıtılmıyor diyor.
Siz toplumla muhatap olan kurumlarsanız, toplumun tüm kısımlarının hassasiyetlerini, tepkilerini ve isteklerini dikkate almak zorundasınız.
Art niyetli olanlar hariç!
Belediyeler halkındır ve halkın taleplerini en çok karşılaması gereken kurumlarda onlardır. Ama yıllardır halkçı olduklarını iddia edenler, halka bu tür hizmeti çok gördüler. Ne bir iftar çadırı kurdular, nede elle tutulur bir sosyal yardımda bulundular.
Bugün, memur olarak atanan Kayyum, halka bu hizmeti ulaştırırken, çok büyük hizmet yapmıyor aslında. Olması gerekeni yapıyor. Belki olması gereken noktaya da gelmemiştir lakin yılların birikmiş hizmet açlığı, insanlara büyük bir coşku veriyor.
Batman gibi muazzam bir şehirde, hiçbir sokakta çadır kurulmuyordu. Hadi Belediye yok, başka kurum kuruluş ve sivil toplumda mı yok?
Belediye bugün var yarın yok?
Gerekli gereksiz, israf, farz, sünnet işini geçelim.
Bu çok konuşanların her biri, bir kuruma, vakıfa, derneğe veya partiye mensuplar. Onlar niye elini taşın altına sokmuyor?
Bu memleketin gerçek sahibi Kayyum değil kendileridir.
Bu halkın acısını da açlığını da kendileri çözmelidir. Yeri geldiğinde belediye tabii ki üzerine düşeni yapmalıdır ama belediye yok diye gemiyi azıya almakta ne oluyor. Belediye dün yoktu, bugün var, belki yarın yine olmayacak. Biz sadece oturup konuşacak mıyız?
Sokakta kalmış yolcunun, evine ulaşamamış işçinin, hastası olan garibanın, evinde aş pişmeyen yoksulun, evi olmayan evsizin, ihtiyacını kim karşılayacak?
Herkes bir mahallede, bir pazarda bir hastahane önünde, bir çarşı ortasında ayın bir günü bir sofra kursa…
Mükemmel olmaz mı?
Hem ne kadar eder ki bu?
Herkes alıp, kenar mahallede bin ekmek dağıtsa, ne kadar eder ki?
Hesaplayalım, ekmek bim de 60 kuruş, parekende fiyatına bile alsanız, daha bin tanesi 600 tl ediyor.
Herkes bir kenar mahalleye gidip 1000 ekmek dağıtsa, o kardeşlik bağımız artar, o Ramazan ruhu canlanır, birlik beraberliğimiz pekişir.
Her şey devlet, devlet…
Eyvallah devlet yapsın, yapmakta zorunda, lakin her şeyi ondan beklemek ya da yapmadığında susup yaptığında eleştirmekte yanlış.
Kim yapacak demeyin, ben size bütçesi imkanı yolu ve yordamı olan bazı sivil/resmi kurumları sayayım. Batso, Baro, Petrol iş, Eczacılar odası, Memursen, Tüpraş, Üniversite, Siyasi partiler, Gazeteci cemiyetleri, büyük aile ve müteahhitler, organize sanayide ki fabrikalar, tekstilciler, benzin istasyonları, hastaneler ve diğerleri…
Bunların her biri, bir ucundan tutsa, bakın nasıl güzel bir sinerji oluşacak. Herkes bir taraftan, biri su, biri ekmek, biri et, diğeri çorba olabilir. Her biri farklı bir yerden olabilir. Her birisi farklı bir gün olabilir. Ama olabilir, çok güzelde olabilir.
Bu sadece açların yoksulların doyurulması işi de değil, Ramazan’ın asıl gayesi olan, insanların bir araya gelmesi, kaynaşması ve birbirini anlaması misyonuna da hizmet eder.
Öyle olunca, herkes sadece muhtaçlar sokağa insin de demez. Herkes iner, bir araya gelir, negatif enerji boşalır.
Dünyanın en büyük sıcaklığı, insan sıcaklığıdır. Güneşin ısıtamadığını o ısıtır hemde yakmadan. Ne kadar çok toplanırsak, o kadar çok ısınırız ama dengeli ama güzel ama hoş…
Ramazan’ı tüm değerleri ile aslına uygun birbirimizi kırıp dökmeden, yerip vurmadan, destek olarak, birleşerek bir araya gelerek icra edelim.
Hepimiz bugün, çevremizle, kurumumuzla, iş arkadaşlarımızla, ailemizle oturup, istişare edelim ne yapabiliriz diyelim. Tek başımıza bile kalsak, 600-700 tl ye 1000 ekmek veya bir kurban alıp kenar mahallelere özellikle de yetimlerin evlerine ulaştıralım.
O mahsum yüzleri görelim, saçlarına dokunalım, sıcaklıklarını hissedelim. İnananın onların bize olduğundan çok, bizim onlara ihtiyacımız var. Onların vereceği enerji, güven, huzur bize ödediğimizden çok daha fazlası olarak geri dönecektir.
Hakkıyla icra edilen Ramazanlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…