- 29-03-2015 17:29
- 32
Cumartesi Buluşmalarında bu hafta Petrol İş Sendikası Başkanı Sayın Mustafa Mesut Tekik’i konuk ettik…
Tekik, hem sendikacılıkta, hem de siyasette sıra dışı bir isim!
Sıra dışı derken akla farklı yorumlar gelmesin. Siyasetin de sendikacılığın da sivrilmiş özelliklerinden arındırılmış, kırıcılıktan, pazarlamacılıktan, yalakalık ve riyakârlıktan uzak biri…
Dürüst ve ağırbaşlı kimliğiyle de çevresine güven veren Tekik’le sendikacılıktan siyasete, yerelden genele birçok güncel konuyu konuştuk.
En önemli konu başlığımız işten çıkarılmaları söz konusu olan TPİC işçileriydi.
Başkan, girişi trajik bir tanımla yapıyor, “Ukrayna’da kriz çıkar, Batman’da işçiler işten çıkarılır, işte globalizm denilen şey budur!”
Uluslararası petrol piyasalarındaki sarsıntılardan kaynaklanan bir problemin varlığı inkar edilmemekle beraber, işçilerin işten çıkarılmasının asıl sebebinin bu olmadığı aşikardır.
Hepsi nitelikli olan 700 işçinin geleceği, sırtlarını siyasi iradeye dayamış yöneticilerin inatlaşmasına bağlıyor başkan.
Sendikalarına üye olmadıkları halde her türlü desteği verdiklerini, akıllarına gelen tüm siyasetçilerle diyaloga geçtiklerini, kamuoyunu harekete geçirmeye çalıştıklarını ama bugüne kadar yeterli duyarlılığı oluşturamadıklarını, siyasilerinse, olması gereken seferberlik durumuna geçmediklerini ifade ediyor!
Bunun sebebini de “Batman’da aidiyet duygusunun olmamasına” bağlıyor. “Batman kimliksiz bir kent, 20’ye yakın sahte kimlik taşıyor cebinde. Sevinçte ve üzünçte ortak tepki yok. TP şehrin en büyük gelir kaynağı olmasına rağmen, yaptığımız eylemlerde hiçbir esnaf, şoför veya sıradan vatandaşı göremiyoruz…” diyor.
Sendikaların da yaşanan problemlerde günahsız olmadığını konuşuyoruz.
Başkan “Sendikalarda pişkin bir tipoloji var” diyor ve ekliyor “ilk kuruldukları zamanların mirasını yiyorlar. Günümüzde etkisizleştirilen sendikalar, birileri için siyasi koltuklara zıplama tahtası olmuş” ifadelerini kullanıyor.
Buna göre örgütlenmenin terörizmle özdeşleştirilmesinin de sendikacılığın zayıflama sebeplerinden biri olarak görebiliriz…
“Kendimi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan gurur duyan bir Kürdistanlı olarak tanımlıyorum” diyen başkana yaklaşan seçimleri ve HDP’yi soruyoruz.
Başkan, konuyla ilgili şu ifadeleri sıralıyor:
Bu seçim, önümüzdeki 50 yılı belirleyecek kadar önemli.
Kürtler stratejik tercihlerini yaptı.
Kimsenin ülkeyi bölme gibi bir niyeti yok.
Kürtleri temsil ettiğini iddia eden bir partinin, önce tüm Kürtleri, sonra da onlarla beraber yaşayan, onlara komşu olanları kabul etmesi, temsil etmesi gerekir.
HDP’nin bir Arap politikası yok. Hâlbuki bölgede çok fazla Arap vatandaşımız var. Hiçbir Arap’ı aday göstermedik, bizim gibi düşünmeyen hiçbir Kürt’ü ikna etmeye çalışmadık…
Hiçbir şey insan yaşamından daha değerli değildir…
HDP’nin, kendini Cihangir’e hapseden marjinal gruplara mahkum etmemesi lazım.
Sayın Öcalan ve Sayın Erdoğan çözüm projesi üretiyor ama ülkeyi Suriye veya Yemen’e çevirmeye çalışan, Kürtlere silah teklif eden uluslara arası güçler var!
Barış iradesi çok önemli. 5 çocuğu toprağa düşen anaların “barış” diye haykırması çok önemli…
IŞİD’i soruyoruz konuğumuza. “Emperyalizmin gayrimeşru son çocuğu, körfez sermayesi ile ABD emperyalizminin ortak yapımı!” diyor.
“Meclis aritmetiği değişmezse işçi sınıfının vay haline” diyen Başkan “550 vekilin 400 ü müteahhit kökenlidir, bunların işçi, emekçi lehine bir karar almaları beklenemez. AKP’nin yaptığı restorasyonu inkâr etmiyoruz, çok güzel şeyler yaptılar ama işçi sınıfı için hiçbir şey yapmadılar” ifadelerini kullanıyor.
6–8 Ekim olaylarını bir akıl tutulması olarak değerlendiren Tekik, HDP’nin de barajı aşacağını söylüyor.
“HDP barajı aşmazsa, kaos çıkar” fikrine de katılmıyor Tekik. Diyarbakır’da kurulacak yeni meclis fikrinin de tutarlı olmadığını, zaten böyle bir yapılanmanın (DTK) olduğunu söylüyor.
“Hem PKK de hem de devlette günlük düşünmeyen yöneticiler olduğu için çözüm süreci devam ediyor. Barış diye haykıran iki büyük lider var. Bunun için umutluyum…” diyor.
Mustafa beyin anlattıklarını başlıklar halinde özetlemek oldukça zor, kısa bir kesitini çıkarmaya çalıştık.
Bunu yaparken de şunu gördük, siyaset yapanlar, en iyi siyasetçiler değil, siyasi yaşamın çirkefliğine katlanabilenlerdir…
Bazıları siyaseti çok iyi biliyor da olsa, siyasetin ayak oyunlarına katlanamadığı için uzak duruyor…
Kimsenin kul hakkına yeltenmediği, aydınlık yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…