- 18-03-2015 18:58
- 27212
Bölge kritik bir eşiğe yaklaştığı her tarihte, mutlaka ABD’li bir heyet bölgeye gelir. İncelemeler yapar, görüşmeler yapar, tozu dumana katar ve gider…
Genelde gitmeleriyle, bölgenin birbirine girmesi de bir olur!
Geçmişte yaşanan birçok olayda, bunu net olarak görebiliriz.
Şimdi de Newroz yaklaşıyor, baharın sıcağıyla beraber, barışın ılık rüzgârları da kendini gösteriyor. Her yer rengârenk, insanlar mutlu ve umutlu. Belki de ilk defa insanlar bu kadar inandılar, sonuç alınabileceğine…
Hava çok güzel, umut da!
Ama bu durum asla bizi rehavete sevk etmemeli!
Hepimiz biliyoruz ki barışın olması kandan nemalananların işine gelmiyor. Yine hepimiz biliyoruz ki bu barışın olmaması için seçim öncesi ciddi organizasyonlar, provokasyonlar, manipülasyon ve operasyonlar gerçekleştirilecek. Bunun için de büyük şeytan tüm şer odaklarını etrafına toplayacak!
Newroz’dan hemen önce, büyükelçi düzeyindeki Amed ziyareti de bunun ispatı. Yok efendim Kadınlar günü vesilesiyle, Diyarbakırlı iş kadınlarına desteğe gelmiş, yesinler senin desteğini!
Dünyanın bütün sorunlarını çözdünüz, kadınlarında bütün problemlerini çözdünüz, sıra geldi Diyarbakırlı kadınlara, öyle mi?
He he he diyelim bari, inanmadığımızı anlamasınlar…
Yanına da eşini almış kamuflaj için John Bass, boynuna da bir fotoğraf makinesi, tamamdır…
Bu adamı bilenler bilir. Tam bir şeytan. Zaten büyük şeytan öyle olmasa Türkiye gibi kritik bir bölgeye atamaz onu.
Heyet olarak gelmiş, görüşmeler yapmış, kiminle görüşmüş ne yapmış, ne sözler verip ne tavsiyelerde bulunmuş Allah bilir. Ama istihbarat servislerinin de bunu bilmek için bir çabasının olmuş olması gerekir.
Şeytanın olduğu yerde, insan iyi niyetli bakamıyor dünyaya!
Amed sokaklarında dolaşırken yol kenarlarında dizilmiş parke taşlarını görüyoruz. Arkadaşım, ne kadar güzel, belediye çalışmaya başlamış diyor!
Bense o kadar iyimser değilim, Newroz öncesi yol kenarlarına dizilmiş parke taşları her zaman tehdit unsurudur!
Bunlar yol için değil, başka şey içinde buraya bırakılmış olabilir. Yerden söküp atmak yerine direk hazır balyalanmış olanlardan atmak, daha pratik ve rahat olacaktır…
“O kadar da kötü niyetli olma” diyorum kendi kendime ama şeytanın geldiği yerde de mutlaka bir şeytan olur, biliyorum.
O şeytanın da hangi taşın altından çıkacağını bilmiyorum. Dolayısıyla her taşa daha temkinli yaklaşıyorum.
Tüm taraflar olarak, fitne ve provokasyona hazırlıklı olmalı, tabanımıza sahip çıkmalı, bu noktadan sonra gelebilecek her türlü girişimin, büyük şeytanların oyunun parçası olduğunu bilmeliyiz.
Dikkatli olalım, uyanık olalım, bu şeytanlar kendi gemilerine bizim bayrakları çekip, başkalarına top atarak, bizi dünya savaşına soktu, bizim olmayan bir savaş için 400 bin şehit verdik, topraklarımızın nerdeyse tümünü verdik…
Belki orada aktörler farklıydı ama zihniyet ve onların yerli işbirlikçileri aynı!
Bunlar her zaman bizim savaş halinde olmamızı istiyor. Her zaman ölmemizi, öldürmemizi istiyor!
Kan kokusuyla beynimizin işlevsel loblarının dumura uğramasını ve robotik bir itaatle, onlara bağlanmamızı istiyorlar.
Unutmayın, şu aşamada size içinde tehdit, şiddet, kan ve gözyaşı olan bir şeyi dayatan herkes, düşmandır. İster devlet olsun, ister parti, ister örgüt!
Akıllı olun, aklınızı başınıza toplayın. Başkasının aklını dikkate almayın! Aktif bir akılda kimse bizimle aşık atamaz. Operasyonların ilk hamlesi olan aklın tatile gönderilmesi safhasını bertaraf edelim!