AHMET GÜNEŞTEKİN SERGİSİ İLE ACILARLA YÜZLEŞMEK

AHMET GÜNEŞTEKİN SERGİSİ İLE ACILARLA YÜZLEŞMEK

Ahmet Güneştekin, dünyada sanatı ile isim yapmış bir sanatçı.

Batman’ın bağrından çıkmış.

Gazeteciliğimin ilk yıllarında henüz esnaflık yaparken, bir futbol takımında yöneticilik yaptığı yıllarda tanıdım kendisini.

Sonrasında sanatçı kimliği ortaya çıkınca kendisi ile yakından tanışıklığım oldu.

Tam bir aydın, entelektüel ve Batman sevdalısı.

Hiçbir zaman Batman’dan kopmadı.

Ne zaman Batman’a bir etkinlik ve söyleşi için davet edilse, seve seve gelir.

Ancak bu sanatçımızın değerini Batmanlılar olarak yeteri kadar bildiğimizden emin değilim.

Batman’da Belediyeye ait bir kültür merkezine adının verilmesi elbette bir vefa örneğidir.

Ancak dünyanın dört bir yanında görücüye çıkan Ahmet Güneştekin sergisi, henüz Batmana uğramadı.

Hemşerimiz Güneştekin’in son sergisi Hafıza Odası adlı altında 16 Ekim’de Diyarbakır Keçi Burcu’nda açıldı.

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilen sergi, sanatçının nesnelere biçim verişini gösteren çeşitli mecralardan çalışmalarını bir araya getiriyor.

Sanatçımızın web sayfasında sergi ile ilgili yer alan şu tespit, serginin bir sanatsal eser olmasının yanında tarihsel bir belleğin canlanmasına ışık tutuğunu da gösteriyor.

Serginin en büyük amacının yüzleşme olduğu da şu sözlerle açıklanıyor;

***

Hafıza Odası sanatsal hatırla(t)ma biçimlerini araştırıyor ve başka türlü sesi hiç duyulmadan kalacak, tamamen unutulacak olanların silinmiş seslerini duyulur kılma yollarını gösteriyor. Geçmişin parçalara ayrılmış hatıralarıyla dayanışma geliştiriyor.

Sanatçının nesne yerleştirmelerinden ve videolarından oluşan Hafıza Odası’nda bu eserler sessizlikleri ve eşsizlikleri, görülmemişlikleriyle bir yokluğa tanıklık ediyor, bu yokluktan ortaya çıkan tarihi anlatıyor ve yokluğun, noksanlığın, inatçı bekleyişiyle bugünün peşini kovalamasını, hatırlanıp anlatılmadıkça bu hafıza alanına talip olmaktan vazgeçmeyeceğini daima hatırlatma görevi yapıyor.

Sanatçının mitolojiyi ve ikonografik unsurları kullanarak yeni bir anlatı olanağı oluşturduğu boyutlu çalışmaları, heykelleri ve kırkyamaları da sergilenecek işler arasında yer alıyor.

 Sanatçının eserleri yalnızca hafızanın, açığa çıkmak için, hakkı teslim edilmek ve dinlenmek için başka yol bulamadığı zaman aldığı biçimleri temsil etmiyor.

Eserler başkalarının yerine konuşmaya, onlara ses vermeye veya başka türlü bir rahatlama sağlamaya da kalkışmıyor; yası tutulmamış ölülerle bedensiz isimler arasındaki kurgusal karşılaşmanın temsil ettiği imkânsız yasın yerini almaya girişmiyor.

Onlar yalnızca bu kavranması, hayal edilmesi imkânsız yasa, boş ve hayaletvâri varlığı üzerinden eşlik ediyorlar.

İsimsiz ölü bedenler ile ağlanan, gömülen, hafıza ile unutulmuşluğun geçiş eşiğinde hatırlanan bedensiz isimler arasındaki karşılaşmada keşfettiğimiz şey bir yolun hikâyesi; bu yol, başka türlü yüzleşmenin mümkün olmayacağı bir şimdi’de, özür dileme, telafi etme imkânına çıkıyor.

Sanatçı için bellek, amorf, sürekli değişen bir görüntü alanıdır. Şekillendirilmeye ve tekrar tekrar müzakere edilmeye açık, kişisel olanla müşterek olanın, geçmiş ile geleceğin kesiştiği noktada durmaktadır.

Hafıza Odası’ndaki işlerin ortaya çıkardığı, sanatsal hatırla(t)ma biçimlerinin, henüz çözüme ulaşmamış bir geçmişi yeniden yazmanın yollarını açabileceğidir.

Evet, işte böylesi anlamlar ve acıları içinde barındıran bir sergi.

Bu sergiyi izlerken acılarımız yeniden tazelenecek.

Ama unutmak, gerçeklerle yüzleşememek daha acıdır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ