- 21-06-2016 20:26
- 12554
TV’yi izlerken haberlerde AK Parti’nin Doğu ve Güneydoğu’ya ekonomik reformlar, iş sahaları ve üretime yönelik devasal hamleler yapacağını duydum (16/06/2016)
Bu önemli ve oldukça da geç kalınmış projeler (her haliyle) gerçekleşirse oldukça sevindirici bir haber olur, gerçekten alkışlanacak ve saygı duyulacak niteliktedir.
Bir iki hatırlatma…
Dervişe demişler ki “Ey! Derviş bak Irak’ta etli pilav pişiyor”
Hakikaten derviş olan ve kalp gözü açık olan bu ulvi zat ne derse beğenirsiniz?”
Söyleyeyim, demiş ki: “Eğer yalan değilse Irak bizim için Irak değil”
Bu birinci hatırlatmam…
İkinci hatırlatmama gelince;
Dilerim ki Ak Parti ve üst akıl, bu hamleleri vatanı bir bütün görüp adilane bir samimiyetle yapsınlar.
Bir kaç parmak bal ikram edip sonra da olası baskın bir erken seçime gitme planı, projesi olarak yaparlarsa Güneydoğu’nun parlak zekâlı insanları bu oyuna gelmez diye düşünürüm.
Peki, bunları yazmakla, böyle düşünmekle berrak suyu bulandırıyor muyum?
Yoksa binlerce kez seçim meydanlarında, siyasi söylemlerde ve çeşitli medyada hem görsel hem de yazısal olarak “Bu duble yolları biz yapmadık mı?”
Hastaneleri, havaalanları biz yapmadık mı?
Her ile üniversiteler açmadık mı?
Bu ve buna benzer onlarca icraatlarını ceplerinden, kendi özel finanslarından değil de Devletin bütçesinden yaptıkları halde hem yapılanlar ve yapılacaklar sosyal bir devletin asli görevi olduğu halde binlerce kez her fırsatta tekrar etmenin, başa kalkmanın yahut, seçim propagandası yapmanın haklı bir tarafı var mı?
Yok eğer samimi ve karşılıksız oy avcılığı yapmaksızın icra ederlerse takdir ederiz. Köşemizde pozitif ve bilimsel çalışmalarını, ekonomiye, üretime, işsizliğe çare olacak, barış ve huzura katkıda olabilecek sosyal bir devlete yakışırcasına olan ya da olacak icraatlarını yazarım saygıyla, takdirle yazarım.
Amacım berrak suyu daha da berraklaştırıp adeta filtrize etmektir.
Eleştirilerim objektif olup yapıcı, onarıcı pozitif bir davranıştır. Silahşör, kalemşor kategorisinde olmayan yazarlar böyle düşünüp böyle yazmalılar olumlu anlamda yazmalılar.
İnanın kendimi yazar olarak bile görenlerden değilim ekonomist orijinliyim yazmaya değil de yazmaya çalışmaya çalışıyorum buna lütfen inanın.
Ama bunun yanı sıra titri, makamı, unvanı ne olursa olsun devletin makamları sınırsız ve sonsuz değildir, süreli ve sınırlıdır.
Bu yüzden her kim olursa olsun milli iradenin, halkın aklıyla alay etmeye, dalga geçmeye avutmaya ve yanıltmaya afra ve tafralarla kandırmaya kimsenin ama kimsenin hem haddi hem hakkı da değildir.
Bu tür davrananlar bir gün mutlaka adalete, halka ve Allaha hesap vereceklerdir.
“No way out” Kaçış yolu yok.
Argo bir deyimle perçinleştirmek gerekirse bu dünya ve dünyadaki beşeri makam ve koltuklar inanın ki fani.
Gürleyen yüksek tonajda bağırıp, çağıran gürleyen eski Başbakan Sayın Davutoğlu hani?
Fani yüklem; Hani? Soru edatı olursa peki cevap ne olur? Tarihe not düşer.
Vicdanlarda yargılanırlar işte bu tezle yola koyulursak ama duble yollara değil hak yolunu kast ediyorum sonuç vahim olur. Akibet Sayın Davutoğlu gibi olur.
Zümrüt, yakut, elmas ve de çakıl element olup taştırlar bu taşların kimileri baştaki taçlara taç olurlar kimi de kaldırımlara taş olurlar üstlerine basılıp geçilir.
Başa taç olmak yahut kaldırımlara taş olmak…
İşte sorun bu… Herkes her konuda seçme hürriyetine sahiptir. Kara bir leke veya süt gibi temiz, helal ve Ak o-la-bil-mek bekleyip birlikte yaşayıp göreceğiz diye düşünüyorum.
Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız.