- 24-05-2015 19:06
- 116
AK Parti Milletvekili adaylarıyla kahvaltıda buluştuğumuzda daha farklı ve daha samimi bir söylem beklemesem de en azından bir miting kürsüsüne çıktıklarında ki konuşma tarzlarından farklı bir tarz bir sohbet beklediğimi söylemeliyim. Ama maalesef olmadı.
Bir eksik ki o da Ahmet İnal’dı kahvaltıda buluştuğumuz iktidar partisinin 3 milletvekili adayının ki ağırlıklı olarak konuşan Ziver Özdemir’in dilinde sert bir tarz olduğunu belirtmek sanırım yanlış olmaz. Hatta öyle ki Özdemir bir arkadaşımızın AK Parti’den istifaların ne gibi etkisi olacağına ilişkin sorusuna verdiği “Seçimlere pozitif etkisi olacaktır. Siyasette net tavır almak her siyasi partinin özlemidir. Siz varlıklı günde varsanız sıkıntılı günde yoksanız bu bir riyakârlıktır. Kim olursanız olun. Başbakan olun, Cumhurbaşkanı olun, milletvekili olun, teşkilat başkanı olun, il genel meclis üyesi olun. Ne olursanız olun. Bu bir tavır belirlemedir. Siyaset bir tavır belirleme sanatıdır aynı zamanda. Onun için ne kadar dik durursanız siyasette tavrınız o oranda destek alır.”
Yukarıda Özdemir’in bir soruya verdiği cevabın birkaç cümlesinden bakın iki önemli vurgu ortaya çıkıyor.
- AK Parti varlıklı günlerini geride bıraktı sıkıntılı günler yaşıyor.
- AK Parti’den her istifa eden riyakârlık yapıyor.
Bir vurgu daha “siyaset bir tavır belirleme sanatıdır” var ama ben bundan bir şey anlamadım sanki. Ama anladığım bir şey var ki, siyasetçiyseniz ne söylediğinizi bilmezseniz. Bilinçaltınızdan olmadık mesajlar sızar dışarıya. Hadi naçizane bir tanım da ben getireyim siyasete “Siyaset söz söyleme sanatıdır” Oldu mu dersiniz? Olmadı sanki. Niyeyse her tanımın sonuna bir sanat olma durumu koyarız anlamış da değilim.
Bir diğer soru, Batman için yapacaklarınıza yapmayı planladıklarınıza ilişkin deklere ettiğiniz var mı? Diyor bir arkadaşımız. Ziver Özdemir hiç ummadık bir cevap veriyor. Bu bir milletvekili seçimidir. Bu bir Belediye Başkanı seçimi değil. Açık söyleyeyim bazen sahada bazı şeylerle karşılaşıyoruz. Sanki bir milletvekili olduğunuzda siz Batman’ın her şeyini bütün her yönüyle avucunuzun içinde şöyle yaparsınız böyle yaparsınız. Afaki konuşma çok rahattır ama somut konuşmamız lazım.” Diyor.
Bilmem kaçıncıdır değiniyorum ama milletin vekili mi yoksa milletin nazarında hükümetin temsilcisi mi diye soruyorum meclistekilere ilişkin. Eğer milletin vekili ise seçtiklerimiz, evet Batman’ı tüm başlıklarıyla avucunda tutacak ve her soruna her talebe ilişkin Batmanlıyı temsilen gerekirse belediye hizmetlerini almak için Belediye ile de görüşecek, Belediyenin yetkisi ya da imkanı yetmiyor ise bunu mecliste Batmanlıların vekili olarak gündeme getirecek. Yasal düzenleme ve kanun yapmaya kadar Batmanlıların ve tüm milletin vekaletinin hakkını verecek. Batman için deklere edebileceğiniz hizmetleriniz nelerdir gibi bir soruya “Milletvekili seçiyoruz Belediye Başkanı değil” cevabı hiç ama hiç sanatsal değil.
Evet afaki konuşmamak lazım “Vatandaş taciz ediliyor” derseniz buna ilişkin somut verileri de göstermelisiniz. Cumhurbaşkanının "Bakıyorsunuz Batman'da bir ürkeklik var. Siirt'te hakeza öyle. Görüştüğümüz zaman diyorlar ki 'Hep tehdit altındayız'. Bu şekilde bir yaklaşım var.” Teşkilatlara ilişkin Cumhurbaşkanının bu eleştirisine “evet bu ürkeklik var” diyor Özdemir ve rehaveti son bir yıl içinde yenilenen Batman AK Parti teşkilatlarının eski kadrolara göre deneyim noksanı olduğuna bağlıyor. “Bu yenilenme de deneyim tecrübeli insanlara göre yeni bir kadro elbette ki uyum, uyumsuzluk ne bileyim geçiş dönemleri, ister istemez bunlar yaşanıyor olabilir.” Diyor. Ve seçim çalışmalarının başında seçim lokalinde yaşanan talihsiz olayın da çalışmaları biraz geciktirdiğini belirtiyor ve şu anda sahaya hakim olduklarını ekliyor.
Saha da diğer partilere kıyasla gerek bayrak gerekse de seçim araçlarıyla neden yeterince görünür olmadıklarına ilişkin soruya ise Adile Gürbüz Hanım seçmeni rahatsız etmek istemiyoruz diyor.
Bir hukukçu olarak Adile Hanımın Kürt sorununu İslam Kardeşliği tek başına çözer mi sorusuna verdiği cevap yerinde ve aydınlatıcıydı, özetle İslam kardeşliğinden de beslenen Anayasal bir çözümün gerekli olduğunu belirtesi önemli bir vurguydu.