- 07-06-2019 18:34
- 70
Ruh sağlığı Hastanesinde 1965 yılında vefat eden bir hastanın Allah’a yazdığı mektup.
Ben dünya kürresi, Türkiye karyesi ve Urfa’nın köyünden EL-AZİZ Tımarhanesi sakinlerinden, ismi önemsiz, cismi değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir Abdi Acizim. Ahir deminde, misafiri Azrail’i beklerken, Başhekimlik üzerinden Hakim’ler Hakiminin Dergahı uluhiyetine son arzumdur.
Allah’a sığınarak her şey halledilir. Ben gam deryası fakirlik vatanında, hor ve rezillik kaftanında Padişah yapılmışım. Meyvelerden dagdagane, çalgılardan ney-kamane’ye kapılmışım. Yatağım akasya dikeninden, yorganım kirpi derisinden farksız. Kalbim Ağızmanın fırını, sahranın çöl fırtınasıdır. Ruhum aşkı HÜDA mahbub perestir. Lakin Aklım kaderin cilvesinde ve talihin sillesiyle gureste dir. Bana gelen derdi gamın kilosu beleştir. Nerede bir güzel varsa bana karşı keleştir. Bütün yiğitlerde bana karşı hep ters ve terestir. Aylar geçti tek temizliğim, gözyaşı ve kara topraktan aldığım teyemmüm abdestir. Yani içtiğimiz kezzap suyu mezemiz ateştir.
O; Resul-ü Zişan ve Sultanı Dü-cihan, Cenab-I Allah’ın İnsanları dünya, dünyayı ise insanlar için yarattığını, erkekleri kadınlar, kadınları da erkekler için yarattığını, cehennemi inkarcılar ve münafıklar için yarattığını, hadisleriyle haber vermiştir.
Allah sana iman verdi sen tuğyan edersin. O inam etti, sen küfran edersin. O ihsan etti, sen isyan edersin. Bu söylediklerimin hepsi ruhumun içinde cenk etmektedir. Kuran-ı geldiği yere yine Kuran-ı getiren taşısın. Mademki ahkamı ve ahlakı kalmadı, Kuran-nın yazısı ve kağıdı neye yarasın. Taki okunup yaşanıncaya kadar. Ey Alemlerin RABBİ, Her şeyin yegane sahibi. Ey iman ve şuur ehli, kalplerin en yüce Habibi. Ey dertler’in, kederli gönüllerin ve yaralı yüreklerin Tabibi. Ben biçare kulun ki, Garipler garibi, hüzünlerin esiri, zulümlerin mustaribi, öksüz, yetim ve sahipsiz.. Ama kutsi muhabbet ve hasretin divanesi sana sığınırım. Fani ve hayali görüntülerden kurtarıp, hakiki tecelline mazhar kıldın.
Kainatın efendisi, ahir zaman Nebisi, Levhi mahbuzun tercümanı ve tebliğcisi Hz. Muhammed(s.a.v.) Mahbubiyetinimi istedim. Hanif dinin üstadı, nice Nebilerin atası Hz. İbrahim’in halili yetini, Hz. Süleyman’ın saltanat ve servetini, Hz. Musa’nın celadet ve cesaretini, Hz.İsa’nın ruhaniyetini mi istedim. Ebubekir sıddık’ın yüksek fazilet ve kurbiyetini, Ömer’ül faruk’un dirayet ve teslimiyetini, Osman’ın asalet ve sehavetini, Aliyyül Murtazanın ilim ve velayetini, şanı şöhret, mal-ü servetmi talep ettim. Sen den vücuduma sıhat ve afiyet, aklıma ziya, selamet, hayatıma huzur ve istikamet dilerim. Tövbe ederim.
Şeriatın iptal, tarikatın ihmal, hakikatin ihlal ve müminlerin iğfal edildiği, bir zillet ve rezalet döneminde, bana aklı selim ve mükellefiyet verseydin bu sayede benim, mesuliyetim ve mahzuniyetim ziyadeleşecekti. Sevdiklerimi ve sahiplendiklerimi Senin uğruna feda etmek gayemdi. RABBİM Sana sonsuz şükürler olsun. Akıllı kalıp, hain hilekar olaydım, Varlıklı kalıp, zalim, sahtekar olaydım. Ya Alim ve Saygın kalıp, gafil ve riyakar olaydım. Yada arkalı, etraflı kalıp ama sapıtmış, ahlaksız, vicdansız olaydım. De dü Bela ki, sabredenlerin Miracıdır. Müminler kalbimin tacı, Mücrimler rahmetin muhtacı, münkirler Hikmetin icabı, Sadık ve aşk ehli cehd ve adaletin ilacıdır. Ve lakin, Bu Münafık, hain ve zalimler ise çıban başıdır. Akrep gibi sokucudur. Şerefli insanın helali dışında bütün kadılar, kızlar ana bacıdır. Beni yoktan var ettin, iman ve hidayet verdin. SANA sonsuz şükürler olsun. ZATINDAN Gayri ye yalvarıp yakarmak şirktir.
Bu mektup bu günkü islam toplumunu tahlil ve tespit etmektedir. Toplumun halini mealini ortaya koymaktadır. Müslüman adı verilen bu toplumda, gerçek ve doğru imana sahip olan, veli kullar, akıl sağlığı olmayanlar olarak lanse edilmektedir. Dostlar bu millet bu hale nasıl geldi, bir daha düşünelim, İşte bu milleti bu hale getirenler. Yıl 1935, yer Kudüs şehrinde misyonerlik konferansında konuşan RAHİP SAMUEL ZWEMER, Sizden Müslümanları Hıristiyan yapmanızı istemiyoruz. Sizin asıl göreviniz Müslümanları İSLAM dininden uzaklaştırmaktır. Doğumundan ölümüne kadar hac takmasınlar. Kiliseye gitmesinler, vaftiz olmasınlar ama Hıristiyan gibi yaşasınlar. Bunu çağdaşlık adı altında yapın. ALLAH’I ve Peygamberi tanımayan bir nesil, büyük işlerle, idarelerle uğraşmaz. İdealsiz, dinsiz, mefkuresiz yaşarlar. Rahatı, tembelliği ve parayı severler. Arzu ve şehvetlerinin tatmini için uğraşılar. Müslümanları vaftiz etmek için boş yere çabalamayalım, başka yollar, başka çareler deneyelim. İslam memleketlerinde girişeceğimiz faaliyetlerde onlara, Hıristiyan adetlerini, Hıristiyan bayramlarını, Hıristiyan kültürünü, Hıristiyan ahlakını aşılayalım. Bir Müslüman doğumundan ölümüne kadar, kimliği Müslüman yazabilir. Fakat Hıristiyan gibi yaşayarak cami önünde teneşire yatmalıdır. Kiliseye gitmesine gerek yok, varsın cami ye gitsin. Ama bir Müslüman hayatı boyunca Hıristiyan gibi yaşatmalıyız.
Misyonerlerin konferansında zikredilenler, bu günkü Türkiye Cumhuriyeti toplumunda gerçekleşti. Küreselcilerin 21.yy gayeleri, sosyal medyayı kullanarak, insan fıtratını bozmak, yapay zeka ile insanları sevk ve idare etmektir. Blok-çeyn projesi; değişen sosyoloji, psikoloji, aile ile nötür insan tahakkuku. Bu işin sonu biometrik çift ve kölelikle dünyayı, sevk ve konturol etmektir. YÜCE RABBİMİZİ Bakara suresi 205. Ayetinde bildirdiği ’’Senden ayrılınca(eline fırsat geçince) yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ürünü ve nesli yok etmeye çalışır. ALLAH ise bozgunculuğu sevmez.’’ Mesajını tahakkuk etmeye çalışmaktadırlar. Bu durum ve gerçek karşında, biz inanlar olarak, ALLAH’IN ipi Kuran-a sarılarak, yaşayarak, asrın idrakine kuran-ı sunmalıyız. Dostlar gün bu gündür. Anın kıymetini idrak ederek, yaratılış gayesine uygun, kulluk bilinciyle hayatımızı inşa ederek, kendimize ve çevremize vazifemizi yapalım. Misyonerlerin ve küreselcilerin tuzağından kurtulalım.