Allah’ın Elçisine tabi olmak…(1)

Allah’ın Elçisine tabi olmak…(1)
20-09-2024

Rahman ve rahim olan yüce Allah'ın adıyla. Tüm övgü ve takdirler Allah'a mahsustur. Salat ve selam Kainatın efendisi, rehber ve rahmet Peygamberi efendimiz Muhammed s.a.v’me, tertemiz ehli beytine, güzide ashabına ve kıyamete kadar onların izinden şaşmadan yürüyen tüm bahtiyar müminlerin üzerine olsun.

     Değerli Okurlar: Bugün ki sohbetimiz Peygamber efendimiz s.a.v’e tabi olmayla ilgili olacaktır. Biz Müslümanları çok yakından ilgilendiren, var olma sebebimizi teşkil eden hassasiyette bir konu. Daha doğrusu ahirette ki konumuzu belirleyebileceğimiz; ya sonu ebedi kazanılacak nimetlerle dolu bir cennet hayatı, ya da sıkıntı, eza ve işkencelerle dolu çekilmez bir cehennem hayatı. Yani ya Kuran ve sünnet eksenli bir hayatın içerisinde oluruz ve cennete gideriz. Ya da bunların olmadığı bir hayat tarzını, kuran ve sünnetten mahrum bir hayatı yaşarız ve cehenneme gireriz. Bunların dışında 3. bir alternatif yol, bir hayat tarzı ve uygulaması yok.

Yüce Allah c.c buyuruyor:

’Ey Peygamber! İşte bu hakikati tüm insanlığa duyurmak üzere de ki:’’ Ey insanlar! Gerçekten ben, Allah’ın tüm insanlığa göndermiş olduğu elçisiyim. O Allah ki, göklerin ve yerin egemenliği yalnızca O’na aittir. O’ndan başka kulluk edilecek ve hükmüne boyun eğilecek bir otorite, bir İlah yoktur. Hayat veren de, öldüren de yalnızca O’dur. Şu halde, Allah’a ve Elçisine, şu ümmi Peygambere İman edin ve onun izinden gidin ki doğru yolu bulabilesiniz." diye buyurmaktadır. (Araf.158)

    Hz Muhammed, tüm insanlığa gönderilmiş Yüce Allah'ın bir elçisidir. Ve izinden gitme zorunda olduğumuz bir rehberdir, bir önderdir. Allahtan sonra ve Allah’la beraber itaat ve boyun eğilmesi gereken ikinci varlıktır. Çünkü O, Yüce Allah’tan gelen emirleri, yasakları ve direktifleri elde edeceğimiz tek kaynaktır. Biz Müslümanlar ancak onun Resulüne itaat ederek Allah’a itaat etmiş oluruz. Onu anlayarak ve benimseyerek yüce Allah’ı bilmiş, Onun yüce dini olan İslam’ı anlamış ve gerçek anlamda bir Müslüman bir mümin olmuş oluruz.

Yüce Allah buyuruyor:

“Ey iman edenler! Allah’a kayıtsız şartsız itaat edin, O’nun buyruklarını size ileten bir elçi olarak, Peygambere de kayıtsız şartsız itaat edin;,,,,,,,,” buyurmaktadır. (Nisa59).

Başka bir ayette de yine Yüce Allah:

"Kim Peygambere itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirecek olursa, üzülme, sen onların inkârından sorumlu değilsin. Çünkü Biz seni, onların başına bekçi olarak göndermedik.” (Nisa,80)

    Hz. Muhammed Mustafa’yla ilişkilerimizi koparmamız, bağlarımızı koparmamız, O’nu gönderen Hakime, otoriteye, güce, yani Allah’a baş kaldırmışız demektir Çünkü Peygambere itaat, Allah'a itaatin ta kendisidir.

"Ey Muhammed! Allah’ı sevdiğini iddia eden ve O’nun sevgisini kazanmak isteyen kimselere de ki:

“Eğer siz gerçekten de Allah’ı seviyorsanız, Allah’ın emirlerini size ileten bir elçi olarak bana ve bana indirilen Kur’an’a uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah, pişmanlıkla tövbe edildiği takdirde, en büyük günahları bile bağışlayandır, merhamet edendir " buyurmaktadır. (Ali İmran 31)

 Allah'ı sevmenin yolunun peygambere ittiba edip uymaktan,  ona tabi olmaktan, sünnetine sarılmaktan ve hayatlarımıza düstur etmekten geçtiğini beyan ediyor bizlere yüce Allah.

    Kıymetli Okurlar, Biz Müslümanlara bu konuda düşen sadece ona tabi olmaktır. Dini tahrif etmek isteyen ve ekran başlarındaki din şarlatanlarına uymamalıyız ve onları dinlememeliyiz.

Yine yüce Allah buyuruyor:

"Allah ve dolayısıyla, O’nun emirlerini sizlere ulaştıran Elçisi herhangi bir konuda kesin ve bağlayıcı bir hüküm vermişse, artık inanan bir erkek ve kadının, kendi görüşüne dayanarak aksi yönde bir tercihte bulunması kesinlikle söz konusu olamaz! Şunu iyi bilin ki, her kim kendisinde böyle bir hak görerek Allah’a ve Elçisine başkaldıracak olursa, muhakkak apaçık bir sapıklığa düşmüş demektir!. diye buyurmaktadır. (Ahzap36)

     O açıdan hükümlerinde neyi emretmişse ve neyi yasaklamışsa ona  razı olup teslim olmaktır. Amasını nasılını ve niçinini asla sormadan ve yargılamadan. Aksi bir durum imanda şüpheye götürür. Yüce Allah buyuruyor:

"Hayır! İnanan bir insan, Allah’ın kanunlarına nasıl karşı gelebilir? Ey Muhammed! Rabb’ine yemin olsun ki, onlar aralarında anlaşmazlığa düştükleri konularda seni hakem tayin edip de, verdiğin hükme karşı içlerinde en ufak bir burukluk bile duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkları sürece, iman etmiş olamazlar!" (nisa.65)

Başka bir ayeti kerimede ise yüce Allah:

"Peygamberin Allah’tan aldığı yetkiyle size getirdiği hayat prensiplerini gönülden benimseyerek alın, uygulayın; sizi yasakladığı şeylerden de uzak durun! Diğer bir deyişle, Allah’tan gelen ilkeler ışığında hayatınıza yön vererek, kötülüğün her çeşidinden titizlikle sakının! Unutmayın, Allah’ın cezalandırması çok çetindir!" diye buyuruyor yüce Mevlamız. (Haşr,7)

 Bunu nasıl anlarız peki? Elbette ki sünneti seniyesinden.

   Kıymetli Okurlar, bu kadar gerçek varken ortada, demek ki Allah’ın hoşnutluğunu, memnuniyetini, rızasını, ibadetlerimizin kabulünü, dini anlayabilmemizin temel ve mihenk taşları, peygambere itaatten ve onu anlayabilmemizden geçmektedir. Demek ki peygamberi anlamamızı sağlayan kaynaklarda sahihtir ve  Allah’ın güvencesi altındadır. Yoksa yüce Allah yüce kitabına bu tür ifadeleri yerleştirmiş olmayacaktı.

    Mevlam istikametine Kuran ve sünnetle yön verenlerden eylesin. Onları düstur edinenlerden kılsın cümlemizi.

                                                                                                   DEVAMİ BİR SONRAKİ YAZIDA…

 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?