Allah’ın elçisine tabi olmak…(2)

Allah’ın elçisine tabi olmak…(2)
27-09-2024

   Rahman ve Rahim olan yüce Allah’ın adıyla.

     Kıymetli Okurlar Efendimiz a.s’mın sünneti ile ilgili, uyanık olmak zorundayız. Sağda solda ne dediğini bilmeyen, ne konuştuğunu anlamayan, bir şey bildiğini iddia eden zavallı, ama aslında beyin fukarası olan, kıyamette midesine ateşten başka dolduracakları bir şeyleri olmayacak olan peygamber ve sünnet düşmanlarına karşı uyanık olmalıyız.       

    Peygamberi ve sünneti spekülasyonlarla, kelime oyunlarıyla, isimlerinin önündeki unvanlar vasıtasıyla, Müslümanın hayatından kaldırmaya yönelik çalışmalar ve manevralar yapmaktadırlar. Bizlerde sanki bu oyuna geliyor gibiyiz. Bu havanın etkisinde kalarak, ne zaman işimize gelmeyen, hayatlarımızla uyuşmayan bir peygamber söylemi duyarsak, söylediğimiz tek şey bu sağlam mıdır sorusudur. Peygamber böyle bir şey söyler mi, valla ben tahmin etmiyorum, gibi ifadeleri söyler hale gelmişiz. Uyuyor olduğumuz en sağlam kaynaklı hadisin sağlam olduğunu nereden biliyoruz. Neye göre bu sağlam bu zayıf hadis diyebiliyoruz. Bilgilerimiz olmadan bu konularda ahkâm kesiyoruz maalesef.  

     Hayatlarımıza göre, yaşantılarımıza, işlerimize konumlarımıza ve mantıklarımıza göre bir dini motifi oluşturamayız kıymetli okurlar. Peygamber söylemleri zayıflatılırsa, beslenme kaynaklarımız çökertilirse   durum ne olur? O zaman yavaş yavaş hadis gündemimizden kalkar, peygamber sav devreden çıkar (söylemleri azınlığa düşer) o çıkarsa din zayıflar, Allah’ın hükümleri zayıflar, Müslümanlık zayıflar, Müslümanlarda zayıflar. Ve dinimiz yarım yamalak kalır ve ortadan kalkar. Ve Allah korusun helake doğru gitmiş oluruz. Peygambersiz bir din, bir inanç ve düşünce yoktur ve olamaz.

   O açıdan hadise, efendimiz as’mın sünnetine dört elle sarılmalıyız. Okumalı öğrenmeli, hayatlarımıza nakşetmeli ve anlatmalıyız. Buna mecburuz. Çünkü efendimiz s.a.v, Enes r.a'den gelen rivayette: "Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.’’ diye buyurmaktadır. Abdullah b Ömer ra den gelen başka bir rivayette de şöyle buyuruyor: “Her işin bir canlı dönemi vardır. Her canlılığın bir sükunet dönemi vardır. Benim sünnetimde sükun bulan hidayete ermiştir. Sünnetimden başka şeyde sükûn bulan kişi de helak olmuştur. “ buyurmaktadır.

     Sükun bulacağımız huzur bulacağımız, mutluluk ve saadet bulacağımız, sevgi,saygı, kardeşlik bulabileceğimiz ve bulmak zorunda olduğumuz tek yer, tek merci Allah’ın kitabı ve peygamberinin sünnetidir. Bunlarda sükûna erdiysek selameti bulmuş hidayete ermişiz demektir. Yok sükuneti ve huzuru bunların dışındaki başka şeylerde, düşüncelerde ve oluşumlarda bulmuşsak da helak olmuşuz demektir.

Çünkü Hz Peygamber bizim için Kuran'ı canlı yaşayan en büyük ve en güzel örnektir.

“Ey iman edenler! Allah’ı ve ahiret gününü arzulayan ve O’nu sürekli anıp yücelten kimseler için Allah’ın Elçisi, o sarsılmayan imanı, tertemiz ahlâkı, fedakârlığı, cömertliği, cesareti, kararlılığı ve çalışkanlığı kısaca bir hayat boyu yaşadığı kulluğu ile gerçekten size mükemmel bir örnektir.". diye buyuruyor Cenabı Allah. (Ahzap,21)

  O açıdan kıymetli Okurlar: O örneği kendimize örnek almalıyız. Kitap ve sünnet eksenli bir Yaşamın içerisinde olmalıyız. Hayatlarımıza düstur ve rehber edinmeliyiz. Her gün bunlardan faydalanmaya çalışmalıyız. Eksiz ve yetersiz olan imanımızı ve amellerimizi bunların sayesinde rayına ve düzene koyup bu sayede tamamlamaya. çalışmalıyız. Okuyup, anlayıp, aile bireyleriyle paylaşmaya çalışmalıyız Böyle bir ahlakı onlara da benimsetmeli ve toplumda yaygın bir hale gelmesine vesile olmalıyız. Sadece Allah ve onun Resulünün söyledikleriyle yetinip, yaşayışlarımızı bunlara göre tanzim etmeliyiz.

  Toplumun ve insanlığın bütün katmanlarının, ayrılıklarında, ihtilaflarında, sıkışıklıklarında, tereddütlerinde ve çıkmazlarında yegâne ve tek başvuru mercii Kuran ve Efendimiz as’ın sünneti olmalıdır. Ve bunlardan çıkan sonuç ne olursa olsun uymak ve tabi olmayı kabul etmek zorundayız.

   İşte bizleri İslam dışı sistemlerden ayıran, ihtilaflarımızı ve çıkmazlarımızı çözen ve sıkıntısız bir hayatı, bir yaşamı sağlayan yegâne formül budur kıymetli okurlar.

   Bu hallere düşmemizin tek sebebi Kuran ve sünnetten uzak çözümler aramamızdan kaynaklanıyor. Bunlardan uzak olduğumuz için güven ve itimat kalmamış. Bunlardan uzak durduğumuz için canileşmişiz, yollarımızı şaşırmış ve bulamaz bir hale gelmişiz. Meselelerimizi çözemez bir halin ve çıkmazın içerisinde debelenip durmaktayız.   

     Temiz bir toplumun oluşması, edepli ve hayalı bir neslin oluşması, sıkıntısız ve kargaşalardan uzak, cahilce bir hayattan uzak, ölüm, katliam ve zulümlerden uzak,  kısacası Allah’ın ve Resulünün memnun olacağı ve tüm insanlığın saadet, mutluluk, sevgi, saygı ve kardeşlik içerisinde yaşayacağı bir hayatın yolu, Allah ve onun resulü olan Muhammed a.s’a itaat edip, boyun eğmekle ancak mümkün olabilir. Kurtuluşumuza sebep başka hiçbir alternatif yol,bir düşünce tarzı ve ideoloji yoktur.

    “Çünkü her kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, mahşer günü Allah’ın nîmetler bahşettiği Peygamberlerle, doğruluktan ayrılmayan sıddıklarla, Allah yolunda seve seve canlarını fedâ ederek hakîkate şâhitlik eden şehitlerle ve iman, ahlâk ve ibâdette ihsan mertebesine ulaşmış olan sâlihlerle birlikte olacaklardır. Ne güzel arkadaştır onlar! “ Nisa.69

   Mevlam bu istikamette bir yaşantıyı cümlemize nasip etsin. Hayatlarını bu iki kaynağa göre şekillendirenlerden eylesin. Her türlü muamele ve uygulamalarını bu iki kaynağın çizgisi dahilinde yapanlardan ve o hassasiyeti gösterenlerden eylesin. AMİN

 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?