- 04-09-2015 19:56
- 14352
Selamun aleyküm, bi izni Allah, satırlarıma başlarken ya Allah ya bismillah diyor ve şu sıralar ne haldesiniz diye merak ediyorum.
Gerçi merak etmeyebilirdim. Zira halleriniz, ne yaptıklarınız ve yapmadıklarınızı neye, kime meylettiğinizi adım adım araştırarak, sizleri yakından izleterek takip ediyorum.
Takip etmediğimi, sizleri unuttuğumu zannetmeyin. An-be-an rakamlarla, yüzdeliklerle kararlarınızı, kararsızlığınızı, bana karşı olan ilgi ve ilgisizliğinizi vallahi, billahi, tallahi biliyorum veya bildiğimi zannediyorum.
Eğer etrafımdaki dost görünümlü yani doğan görünümlü şahinler yalan söylemiyorlarsa biliyorum ey aziz milletim, bana gelince beni hiç merak etmeyin.
Vallahi ben bende değilim. Hani bilirsiniz “Süleyman Var Süleyman’dan içeri” gibi bir şey.
***
Biliyorum sizleri çok üzdüm, çok incittim hatta çok çok ağlattım ama bilirsiniz ben sizden beterim anlarsınız ya durumlar, haller böyle gerektiriyor.
Tutturmuştuk duble bir yol bir kaç yandaşımla eşim, dostumla Beytullah’a yani Mekke’ye giderken trafik yön levhaları bizi yanılttı.
Mekke diye markete varmışız. Yedik, içtik hesap ödemedik, ödemek de istemedik kısacası durum bu.
Ahmed’i çağırdım, her şeyi anlattım durumu düzelt dedim. Çocukcağız saf çıktı, beter hale getirdi olmadı, başaramadı.
Sizlerden kaçmak istedim, yiğitliğimiz el vermedi. Biliyorsunuz eski Külhanbeylerdeniz Raconumuza yakışmıyor kaçmak. Zaten market yolundayken kefenimizi giymiş, baldıran zehri içmiştik.
Hani çok iyi bilirsiniz biz sizin hizmetkârınızız, sizlere sevdalıyız.
Hiç unutur muyum sizi. Ama siz, bizi ve sizler için yaptıklarımızı çok çabuk unuttunuz.
Kılıçlı bir adamı bana ortak etmeye çalıştınız.
Allah bizi onun o keskin kılıcından korudu. Vallahi az kala koltuk, kelle her şey gidiyordu.
Benim için fazla üzülmeyin, zeytinyağcı oğlu, tereyağcılargiller, mısırözü’ler, komili’ler, sanayağcılar, ayçiçekçiler beni hiç yalnız bırakmıyorlar amma haklarını, maaşlarını fazla fazla ödüyorum kimse görmüyor. Ben boşalttıkça şimşek gibi hızlı tekrar dolduruluyor.
***
Az kaldı şunun şurasında iki ay kaldı kavuşacağız, buluşacağız. Tekrar eskisi gibi birlikte yağmurlarda o yollarda yürüyeceğiz el ele amma ben eldiven giyeceğim bu sefer ne olur ne olmaz.
Canım sıkılınca “bahçe”ye çıkayım diyorum. bahçe bahçelikten çıkmış, diken dolu ayak bağı oluyor.
Canım yanıyor o bahçe çocuklarımı da rahatsız ediyor. Çaktırmadan bir gül kopardım bahçeden. Aslında deste deste koparmak istiyorum da bahçıvan yani bahçeci çok uyanık, bir türlü bana rahat vermiyor.
Biraz eğleneyim diyorum. Çiçek gibi bir çocuk müzisyenim var. Tutturmuş inatla “bağlamadan başka bir şey çalmam” diyor, başımı çok ağrıtıyor.
Keyif vermeyip keyfimi kaçırıyor. Neyse çifte dabancalı yiğidimi saldım üzerine birbirlerine ateş edip duruyorlar. Lakin mahalleli çok rahatsız oldu adamlarımı kovalıyorlar.
Gençliğimde çok top oynardık ne goller atardım. Şimdi devir değişti cancağızım vallahi rakipler bizi allak bullak ediyorlar.
Anlayacağınız ters köşe yatırıyorlar. Muhtar emmilere sığındım. Hatta mektup geç gelir diye telefon hattı ayırdım yok be gardaşım ne arayan var ne soran ne de hallerden bilgi veren var.
Bizim Ahmet saf olmayaydı, tembel olmayaydı konuşmasını, oturmayı, kalkmayı, uyutmayı, yedirmeyi, içirmeyi bileydi hiç bu hallere düşer miydik?
Biliyorsunuz Bülent ile Melih küsler. Onlardan da fayda yok. Rakiplerimize bir sürü penaltı verdiler. Allah’tan çoğu direkten döndü, avuta gitti eh işte! Yıkılmadık şimdilik ayaktayız zamana oynuyoruz. Allah’tan hakem bizden.
Ava çıktık 10–18 bıldırcın yakalasaydık zaman kazanır, durumu birkaç yıl kurtarırdık.
Denizde koca bir balık çıktı meclis-i âlemde karşımıza, Allah’ın ince hesapları var bizim zalim bahçeciyi Allah şaşırttı, denizdeki o koca balığı kovaladı meclisimizden.
Satırlarıma son verirken iyi uyanmanızı Yüce Allah’tan diler, yine bizimle eskisi gibi beraber o sarp o dik yollarda yürümenizi, sizler yaya biz uçakla gitmeyi isterim.
Bir gecekondu yaptırdım 1001 odalı göze battı, tapusu yok, izin almayı unutmuşuz, güya kaçakmış, utanmadan külliyeme “kaçak saray” diyorlar.
Nasıl da kıskanıyorlar Vallahi rahat uyuyamıyorum, uykularım kaçıyor. Nasıl da hepinizi özledim tıpkı eskisi gibi önümde eğilirdiniz.
Bir dediğimi iki yapmazdınız. Bana hemen kayıtsız, şartsız inanır bağlanır fedaim olurdunuz, ben de balkondan sizi gözetler, kollardım, muhabbet ederdik, o balkon konuşmalarını çok özledim
“Sus, konuşma, her şeye karışma, meydanlara çıkma” diyorlar bana, “otur oturduğun yerde” yani benim kaçak ruhsatsız gecekondumda ama dayanamıyorum huyum kurusun konuşmadan duramıyorum.
Eskiden beni kuzu kuzu dinlerdi, kuzu diyince aklıma Burhan geldi uyuz mu olmuş ne, kaşınıyormuş.
Ah evladım Ahmedim ah. Sana neler verdim, emaneti koruyamadın. küçük bir havuzda kağıttan “gemicik” bile yüzdüremezsin sen.
Şeytan diyor ki başını al git Mekke’ye harbi bu kez El-Suudi Arabiya’ya kuyumcuya, markete değil Mekke’ye.
Yüce Allah rahmandır, rahimdir. o bizim her günahımızı bağışlar. Tüccarlığı bırakıp rahmana yönelmenin, tam zamanı belki de geç bile kaldık.
Bitirirken sizlere elimi öptürüyorum, hayırlı geceler, uzun uzun uykular. her daim uyumanız için Allah’a duacınızım. Allah yar benim yardımcım olsun. Ahmedime mektubu verdim, dediklerimi gözü kapalı bir bir yapın. Onun emirleri benim iznimledir, benim emirlerimledir.