- 09-10-2014 19:47
- 14
Bayramdan önce başlayıp hemen bayram sonrasında devam eden ve bütün kenti kaosun içine sürükleyen olaylara ilişkin neyi nasıl söylemeli ki söyleyeceğimiz şeyin sonucu birilerinin eline taşı, bıçağı daha kötüsü silahı tutuşturup sokağa çıkarmasın.
Bu kaygı ve endişeyle söylenecek ya da yazılacakların umuyorum ki sükûnete sağduyuya ve aklıselime hizmet eder olsun.
Haber kaynakları yurt genelinde en son ölü sayısıyla ilgili 23 olduğu bilgisini veriyor.
Gerek Kürt bölgesinde gerek yurt genelinde gerekse de tüm uluslararası kamuoyunda Kobane ile ilgili kurulmuş empati ve hassasiyeti nasıl yıkabiliriz diye birileri gayret etse, şu an ortaya koyduğumuz ve sokaklarda sahnelediğimiz eylem ve kışkırtıcılıkla vardığımız sonuca ulaşamazdı.
Kaç gün öncesine kadar Kobane için üzülen yardım için çabalayan insanları Kobanae’ye lanet okutacak noktaya getirmenin daha hızlı ve kolay bir yolu olamazdı.
Şehri talan etmenin yakıp yıkmanın sizin gibi düşünmeyen insanların canına malına kastetmenin Kobane’ye nasıl bir destek sağlayacağını düşünüyorsunuz.
Aksine insanları Kobane ile kurdukları empati ve duygudan koparacağını öngörmek bu kadar zor olmamalıydı.
Haklı iken haksız mazlum iken zalim olmak dedikleri bundan başkası değil.
Bu halkı haklı bir eylem için sokaklara çıkaran ama sokaktaki tek bir kışkırtıcılığa dahi müdahale edip kontrol altına almak konusunda gayret sarf etmeyenleri anlamıyor ve artık anlamaya çalışmıyorum.
Sokakları talan edilmiş, işyerleri ateşe verilip yağmalanmış, canına kastedilmiş böyle günlerde bu halkın yanında olmayan milletvekillerini Belediye Başkanını anlamıyorum. Bunca vahşet yaşanırken hemşerilerini yatırımların gelmeyeceği ya da kaçacağıyla ilgili uyaran ya da tehdit eden bir bakanla hemşeri olmaktan utanıyorum.
Her İslamcıyı HUDA PAR her HUD PAR’lıyı da IŞİD diye tanımlayan aklı, selim olmaya çağırmak gelmiyor içimden.
Sokakta bir meczubu Hizbullahçı Hizbullahı da IŞİD sayıp saldıran yaralayan sözüm ona demokratik eylem hakkını istemiyorum.
Olayların bağıra çağıra bu noktaya geleceğini bilen, düşünen ve buna rağmen bir şey yapmayan bir başbakanın sırıtan yüz ifadesiyle aklının ve zekâsının kibrinde boğularak neo Osmanlıcılık yapmasının kurbanı oluyor Kobane’dekiler ve burada ölenler.
Şimdiye kadar politik söyleminin tutarlı ve yerinde olduğunu düşündüğüm Selahattin Demirtaş’ın onca olay ve cinayetten sonra çıkıp televizyonlarda sadece ve sadece Atatürk büstü ve bayrağa yapılan saldırıların provakasyon olduğunu söylemesini ve diğer tüm yağmalama ve cinayetleri provakasyon olarak tanımlamayıp eleştirmemesi hangi siyasetin hangi mantığın eseridir.
Emniyetin göz göre göre iç çatışmaya dönüşen eylemlere dönük hiçbir savunma stratejisi geliştirmeyen, insanları silahlarıyla kendini korumak, mahalle bakkalını bile pompalı tüfekle dükkânının içinde nöbet tutmak zorunda bırakan eylemciyi de güvenlik gücüne de politik, sosyolojik ya da psikolojik olarak analiz etmek ya da anlamak istemiyorum.
Tüm bu yaşanan provakasyonu, yağmalamayı ve cinayetleri IŞİD’i savunmak noktasına kadar getirip bakın işte bunlar böyledir diye tüm Kobane halkını gözden çıkaranları ve IŞİD vahşetini görmezden gelenleri anlamak istemiyorum.
IŞİD Müslüman değil IŞİD’i savunanlar da tüm bu cinayetlerin ortağıdır. IŞİD’in cinayetleriyle katlettiklerini savunup korumaya gücünüz yoksa dahi varın inancınızı IŞİD’in vahşetinden koruyun IŞİD Müslüman değil deyin. Bunların İslamla alakası yok deyin.
Katledilen Kürtleri koruyamaz savunamasanız dahi varın mazlum kimliğinizi koruyun sokakta yakıp yıkan yağmalayan cinayet işleyen bizden değil deyin Kürtlüğünüzü bu vahşilikten koruyun.
Tüm bu çatışmaların sorumlularını, göz yumanlarını, sessiz kalanlarını bu çatışmada rol alanları anlamıyor ve artık anlamak istemiyorum.