- 04-07-2016 15:22
- 120
Bir Ramazan Ayını daha bitirip mübarek on bir aylara girmeye hazırlandığımız şu son oruçlu günlerimizde ne mutlu bize ki tekrar suya tekrar ekmeğe tekrar yemeye kavuşuyoruz. Herhalde artık başımıza vuran açlığın gerginliğiyle sokaklarımızda her gün gördüğümüz kavgalarımız azalacak tahammül seviyemiz tekrar eski genişliğine kavuşacak.
Öyle ya da böyle kimse kolay olduğunu söylemesin dürüst olalım zordur ama Rabbimin farklı bir zor güzel nimetidir.
Tutup da, “bayram gelmiş neyime.. anam anam garibem” makamında arabeske bağlamasam da her bayram kaybettiklerimizi hatırlayıp anmanın ritüeline dönen mezarlık ziyaretlerimizi biraz revize etmek gerektiğini söylemliyim.
Nerede eski bayramlar deyip bilgiç bir orta yaş artistliğiyle şimdikilere burun kıvırıp, eski bayram şekerlerinin, lord, lami, konakın tadını tarife ve tartışmaya kalkmasam da, tepsilerde çoluk çocuk herkese sigara ikramından, sigara ikramının ayıplandığı şu günlere gelmiş olmanın şükrünü taşıyarak, gittikçe büyüyen, saçma sapan genişleyen bir şehrin yabancılaşan havasında bayramda ziyaret edilen ev sayısının neden azaldığını da düşünüyorum.
Düşünüyor ve basit bir matematik hesabıyla cevabın bulunamayacağını da biliyorum.
Belki sosyoloji de belki iletişim de belki de psikolojide saklıdır cevap.
Nerede bıraktıysak orada devam ediyor eski bayramlar tüm detayları ile eski bayramlar ve bayramlıklar devam ediyor. Yeni alınmış bir bayram ayakkabısının kokusunu çeke çeke yatmaya çalışıyor ve yatamıyor çocuklar bayram arifelerinde.
Anneler, elleri öpülesi annelerimiz, 2 göz derme çatma evde 8 çocuk büyüten o mübarek kadınlar. Sütlacıdır hoşafıdır hele bir de biraz et alınmışsa, tırşıkı, savarı, goştu, sabaha kadar ocağın 2, varsa 4 gözü, yetmedi küçük tüp takviyesiyle bayram sabahına hazırlanırdı.
Annelerimiz o mübarek nasırlı elleri öpülesi annelerimiz. Hiç yatmazda sabaha kadar temizliği düzeni yemeği sabaha doğruda kahvaltısı derken bütün geceyi ayakta geçirirdi.
Annelerimiz ve bayramlarımız.
Her bayram sabahı rahmetli annemin evdeki bütün kâselere doldurduğu kâseleri de buzdolabına tıkış tıkış yerleştirdiği katıksız sütlacı olmasa bayramın geldiğini hiç hissetmeyeceğim gibi.
Ne mutlu bize ki baş ucuzumuzda bayramlıklarla uyuyup sabah erkenden kalktığımız bayramları oldu çocukluğumuzun.
Ne mutlu bize ki erkenden giyinip elimizde poşetlerle sokağa fırladığımız ve kapı kapı gezip tanıdık yabancı her kapıyı çalıp şeker topladığımız bayramlarımız oldu bizim.
Ne mutlu bize ki el öpüp topladığımız bayram harçlıklarımızın kıymetini bilecek kadar yoksulduk ama yoksun değildik değerlerimizden, kıymetlerimizden.
Nerde mi o eski bayramlar, dedim ya bıraktığımız yerlerde devam ediyor.
Bayramlar aynı bayramcılar değişti demek işimize gelmiyor.
Yoksa artık oturmaya yeter bulmadığınız o mahalleler o 2 göz evlerde 8 çocuğunu kıt kanaat beslemeye, büyütmeye çalışan o evler ve yoksulluklarında devam ediyor eski bayramlar.
Annelerin elleri ocak üstünde pişen alüminyum tencerenin kenarından yanarken ses etmiyor yine ses etmiyor ve bir bayram o tencerenin içinde azıcık et pişirebildiğine şükrediyor.