ANNEM İÇİN...

Rivayet odur ki bir anne evladını 9 ay karnında, bir ömür de yüreğinde taşırmış.
Kordonla kurulan o maddi bağ aslında bir ömürlük kalp bağının sembolik göstergesidir.
İnsan denen varlık hayattan önce annesine tutunur.
Şayet annesine tutunamazsa hayata ve içindeki hiçbir şeye de tutunamaz.
O bağ ise sevgidir.
Tolstoy insan ne ile yaşarın cevabını sevgiyle yaşar diye cevaplamıştır.
Yine yapılan araştırmalar bizlere güvenli bağlanmanın, sevmenin, merhametin kaynağının anne olduğunu göstermektedir.
Anne ile kurulan güvenli bağlanmanın Allah ile kurulacak bağlanmaya temel oluşturduğu tespit edilmiştir.
Kınalızade Efendinin de dediği gibi insanlar doğuştan acımasız ya da merhametli değillerdir.
Merhamet ede ede merhametli olurlar yahut tam tersi.
Ben ise annemi çocukluğumun puslu hatıralarında hep vicdanlı anımsarım.
Daha küçük yaşlarda kapımıza gelen garibanı dahi güler yüzüyle buyur eden…
Hani derler ya bir insanın gerçek kişiliğini bilmek istiyorsanız ona hiçbir menfaati olmayan insanlara nasıl davrandığına bakın diye. Annemi hiçbir menfaati olmadığı insanlara dahi yaptığı insanlıklarla hatırlarım.
Hayatımda eşi benzeri görülmemiş fedakâr bir yüreğe sahip olduğunu…
Gözünde herkes adına damlamaya hazır bir yaş gizlediğini bilirim.
Bizler için tüm her şeye karşı koyacak cesarete sahip olduğunu da bilirim.
Ben her evladın özellikle annesinden bir yansıma olduğuna inanırım.
İnsanlar adına yansıttığım her güzel şeyin ardında annem var.
Uçurumdan düşerken her kime uzattıysam elimi, sözlerimle kimin hayatında bir umut olduysam annemden bilirim.
Yaptığım her iyiliğin arkasında onu kalbime ilmik ilmik ören annemin emektar elleri var bilirim.
O gül kalbi, gül kokusuna meftun. Onu da bilirim.
Büyüdükçe anlıyorum.
Belki asla senin gibi saf ve güzel bir kalbim olamayacak.
Bizi öyle hesapsız büyüttün ki…
İnsan varlığına çok şey borçludur.
İnsan varlığına bir hayat borçludur. Şu halde buna tüm kalbimle inanıyorum ki ana rahimlerine düştüğümüz andan itibaren kalplerine muhabbetimizin de düştüğü bu mübarek varlık… 
Kadın… Sonra anne…
Haklarının hiçbir maddi ve manevi karşılığı olmayan mucizevî canlılar.
Aksi halde kim için uykusuz geceler heba edebilirsiniz?
Kimin tırnağı kırılsa acısını yüreğinizde hissedebilirsiniz?
Kimin aç olması, üstünün ince olması, teriyle uyuması sizi bu kadar ilgilendirir.
Kime olan merhametiniz kızgınlığınızın önüne geçebilir?
Kim için ölüm tehlikesini göze alıp bir canlıya gebe kalmayı arzulayabilirsiniz?
Zira “kadın insandır biz insanoğlu” der şair.
Sanırım annelik duygusu da yaşanmadan anlaşılamayacak nadir duygulardan.
O yüzden sadece minnetimi ve hayretimi ifade edebiliyorum.
Anne ilk yuvadır. İlk kucak. İlk yaranı sarandır. Karşısında aciz kaldığın ilk insandır.
Minnetin doruk noktasıdır. Vefa duygusu kalbin hafızasıdır. Annem… 
Annelerimiz vefamızın en büyük çoğunluğudur. Hasta gecelerimizde ki hemşirelerimiz.
Okul yolunda öğretmenlerimiz. Derdimiz olduğunda psikologumuz.
Annelerimiz her şeylerimizdir. Adem’e can, yoldaş olan Havva Annemizdir. İlk vahye inancıyla Peygambere Hira’dan önce sığınak olan Hatice annemizdir. 
Allah tüm annelerimize afiyet versin.
Başta şehit annelerimiz olmak üzere hepsinin ellerinden öpüyorum.
Bu yazıyı yazmamda beni teşvik eden ince ruhlu anneciğime hususen teşekkürler ediyorum. Sevgiyle kalın efendim.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ