- 03-01-2018 21:57
- 17574
Etnik temelli yaftalamalara karşı olduğumu öncelikle beyan etmek isterim!
Bir insanın ırkı, onun iyi veya kötü olduğunu göstermez.
Göstergelerde ırk ve iyilik birbirine orantılanıyorsa, bu ırkçılık temelli bir yaklaşım olur ki bu da yüce dinimiz tarafından lanetlenmiştir!
Lanetlenmiş olan bu eylem, aslında fitnenin de anahtarıdır!
İnsanları birine düşman edip, savaştırmanın, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak geri bırakmanın, aç bitap ve muhtaç olarak birilerine mahkum etmenin en kestirme yoludur ırkçılık!
Irkçılık yapan mantıklı düşünemez, doğruyu göremez, kendini koruyamaz!
Çünkü kendisi, aynada gördüğünden çok farklıdır!
Irkçılık, kendini de karşısındakini de olduğundan farklı görmektir.
Bu farklı/yanlış bakış açısı da kararlarda ki isabete fazlasıyla yansır.
Düşmanlarımız da öyle yaptı.
Atom bombası atmak yerine, ırkçılık bombası attılar içimize.
Atom bombası daha az tesirliydi ırkçılıktan. Onun içinde Japonya’nın kaybettiğinden çok daha fazlasını kaybettik.
Toprak olarakta, değer olarakta, insan olarakta…
Önce 600 yıl boyunca Türklükten bahsetmeyen Osmanlının içerisine ektiler ırkçılık tohumunu.
Bu tohum diğer tohumların tutmasını hızlandırdı. Hemen Arnavutçular peyda oldu, Grekler, Bulgarlar…
Derken en ölümcül hamle geldi, imparatorluğun sigortası konumunda ki Araplar.
Onlar çok daha stratejik konumdaydılar. Coğrafi konumun yanında, Peygamberimizin soyu ve halifeliğin ilk sahipleri olmaları, onları virüse açık hale getiriyordu.
Peygamberimiz (sav)’in ayakları altına alarak körelttiği o hastalık, tekrardan yeşertildi.
Bu virüsü yayan, İstanbul’da kimse, Mekke, Medine, Şam ve Kudüs’te de aynıydı.
Oyuna gelindi ve herkes ben deyip, birbirini berbat etti.
İngiliz timsahının tek lokmada yiyemediği koca imparatorluk, lokmalara ayrıldı.
Her lokmaya bir uşağını atadı. Tadını çıkara çıkara yemeye başladı. Ağzının tadı kaçmasın diye de fitne tohumlarını ekmeye devam etti.
“Araplar Osmanlıyı sattı” dedi, Osmanlı evlatlarına.
Araplara da “Osmanlı size ihanet etti” dedi.
Aslında Araplara ihanet eden Osmanlı üniformalı kişilerde İngiliz uşağıydı, Osmanlıyı satan Arap Şeyhlerde.
Tıpkı bugün olduğu gibi her iki taraf içerisinde ki uşaklarını kullanıp iki Irkı birbirine düşman etti.
Hâlbuki her iki taraftaki uşaklarda asıl kimliklerinden sıyrılmış İngiliz Uşaklarıydı. Dilleri, giyim kuşamları ve makamları farklı olsa da misyonları aynıydı.
Bugünkü Arap Şeyh ve kralların da olduğu gibi. Sizce hangi Arap Kral veya Şeyhi, kendi ülkesinin menfaatini, İsrail veya İngiliz menfaatinin üstünde tutabilir.
Tutamaz, tuttuğu gibi ölür. Bunun örnekleri çoktur.
Bizim ülkemizde de onlara hizmet etmediği için şehit edilmiş nice liderler vardır!
İpliği boyna geçirip, sandalyeye tekme atanlar bellidir ama onlar katil değildir.
Katillerle cellatları karıştırmayın.
Cellat, katile hizmet eden satılmış neferdir.
Asıl katil, insanları ırklarına ayırıp birbirine düşman eden. Her an gergin tutup, istediğinde savaştıran, bütün silahlarının denenmesi ve satın alınması için piyasa oluşturan, Müslümanları parça parça edip kolay lokma haline getiren Emperyal güçler ve onlara güvenip/inanıp uşaklık eden Müslüman ambalajlı Türk, Kürt ve Araplardır.
Hain ırk yoktur.
Hain insan vardır.
Her hain, hain borsasında işlem görür.
Kağıt aynı görünse de bir gün bin olan, diğer gün bir olur!
Hain ve teröristin diline, dinine, ırkına ve üniformasına bakılmaz.
Bunların tümü birer ambalajdır ve asıl aktörler tarafında bu ambalajlar kolaylıkla temin edilir.
Biz ise ambalajlara düşmanlık edip, düşmanlarla dost oluyoruz.
İşte hep bundan kaybediyoruz!
Türkün, Kürdün, Arabın, birbirini satmadığı, hepsinin aynı satılık güruh tarafından pazarlandığının bilindiği, bu satılık güruhun ifşa olduğu yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…