- 13-12-2020 17:09
- 10050
Sağlık eğitimi almış ve uzun yıllar sağlık alanında çalışmalar yapmış biri olarak, son günlerin popüler konusu, aşı hakkında üç beş kelam etmek istiyorum.
Covid 19’un kendisi, tedavisi, aşısı ve evveliyatı konusunda vatandaşın kafası karışık.
Aslında sadece vatandaşın değil bilim insanlarının da kafası karışık.
Tıpçılar, bunu tıp fakültesinde görmediler, klinikte örneğiyle karşılaşmadılar, tedavi protokolleri ile ilgili makaleler, kitaplar okumadılar…
Sahada karşılaştıkları hasta sağanağında da oturup birinin üzerinde ayrıntılı çalışmalar yapamadılar.
Gelen hastaların çoğunun semptomu farklı, tedaviye verdiği cevap farklı, karşılaştığı netice farklı...
Ölenler nasıl ölüyor, niye ölüyor, ne kadar sürede ölüyor?
Virüsten mi kalpten mi iç kanamadan mı solunum yetmezliğinden mi yoksa hastane enfeksiyonu veya uygulanan tedaviden mi ölüyor?
Bu konuda tıp dünyasının kafası net değil ki vatandaşın kafası net olsun.
Gazeteci araştırma yapıyor, bir bilim adamına gidiyor X diyor, diğer bilim adamı Y diyor. X ve Y iki farklı bilinmeyen ve bunların zıt olma olasılığı da yüksek!
Dolayısıyla gazeteci de halka doyurucu bilgiler aktaramıyor.
Buda tam olarak virüs fırsatçılarının istediği kriz ortamına odun taşıyor.
Kriz ve kaosun temel sebebi bilinmezliktir!
Bilinmezlikte göreceli bir kavramdır .
Net olarak bilinen birkaç tarih vereyim size:
İlk Covid 19 Vakası, 1 Aralık 2019 Çin Vuhan
İlk ölüm, 9 Ocak 2020 Çin Vuhan.
Çin dışında ilk ölüm, 1 Şubat 2020 Filipinler.
DSÖ Küresel salgın (Pandemi) ilanı 11 Mart 2020 .
Türkiye’de ilk Covid vakası, 11 Mart 2020 .
Türkiye Pandemi Hazırlık planı, 12 Nisan 2019 (Sayı: 2019/5- 30744).
Yani dünyadaki ilk vakadan 8 ay önce ülkemizde “pandemi hazırlık planı” hazırlanıp Cumhurbaşkanı genelgesi olarak 81 ile gönderilmiş.
Pandemiden yaklaşık 4 yıl (2015) önce, ilk şehir hastanesi inşaatına başlanmış ve Pandemiden 2 yıl öncede (2018) ilk Şehir hastanesi (Mersin) faaliyete başlamış.
Şuan aktif şehir hastanesi sayısı 13.
Demem şu ki devlet bu salgının gelişini öngörmüştü.
Hazırlıklarını da yapmıştı. Bir bilinmeyene karşı hazırlık ne kadar olursa…
Küreselciler, bir işgal planı, bir virüs veya ideolojiyi hayata geçirmeden yıllarca önce, senaryo halinde yazar, konuşur, tartışırlar. Sonrada senaryoyu beyaz perdeye yansıtıp, tüm dünyaya izletirler.
Tepkileri ölçerler, sonuçları tahmin ederler, hedefi bilinçaltına yerleştirir, normalmiş gibi algılatırlar. Sonra da ona göre konumlanıp, semere toplama işlemini planlarlar.
Yıllar öncesinde Pandemi/Corona filmleri yapıldı.
Konuşuldu, tartışıldı.
Yıllar önce çekilen filmlere baktığımızda, günümüzü anlattığını birebir görüyoruz. Bu bir öngörü veya kehanet değil planlamadır.
Planlamayı yapanlar, bunun sonunda mutlaka nemalanma işini de yaparlar.
Bu aşı ile mi olur, başka bir şeyle mi olur bilmiyorum.
Benim bildiğim, bu kez, iş, virüs üretip yaydıktan sonra, aşısını satmaktan çok daha büyük!
İnsanoğlunun yaşam tarzı, dünyaya bakışı, yaşam aralığı, ilişkileri, iletişimi sağlığı, beslenmesi ve daha birçok şeyi programlandı.
Ahlaki ve dini değerleri yüksek toplumların çimentosu olan yaşlı ve tecrübeli fertler toprağa verildi.
Uyuşturucu bağımlılığı ile yarışan ekran bağımlılığı yaygınlaştırılıp zorunlu hale getirildi.
Maskelerle vücuda giren oksijen ayarı bozularak, dengeler ile oynandı.
Eve kapatılıp ekrana kilitlenen insanlara, direk ve dolaylı şekilde verilecek mesajlarla, beslenmesi, giyinmesi, cinsel tercihi, siyasi görüşü hatta dini inancı sorgulatılıp yeniden dizayn edilmeye çalışıldı.
Yani anlayacağınız oyun büyük.
Virüsü üretip, ilacını satma planları artık çok basit kalıyor.
İşin birde aşı yapıp DNA yapısına zarar verme işi var maazallah!
Biontech/Pfizer aşısı mesajcı RNA (mRNA) içeriyor. mRNA bir nanopartikül lipid tabaka ile kaplanır, böylece hücre içine girebilir ve orada çoğalabilir.
Bize gösterilen amaç, virüse ait molekülleri bağışıklık sistemimize tanıtılmasıdır. Ama kilit onlarda olduktan sonra, onlar neyi, nasıl, kime tanıtırlar Allah bilir!
Çin aşısı ise eski klasik yöntem ile enfekte etme özelliğini yitirmiş olan virüs vücuda verilerek, vücudun hastalığa bağışıklık kazanması sağlanıyor.
Yani mRNA aşısına göre çok daha masum.
Paralarımızı hortumlamaları bile, asıl niyet karşısında çok masum kalıyor.
Birde virüs, ilk Çin’de görüldü, üretildiyse Çin’de ki Vuhan Labaratuarında üretildi.
İlk hastalar, ilk ölümler, ilk sonuçlar ve ilk şifalar hep onlarda. Bu açıdan bakınca da virüsü en iyi bilenler onlar.
“Niçin Çin aşısı” deyince, bakanlık, türünün yanında, bunu da değerlendirmeye almıştır.
Ben aşı olur muyum, olmaz mıyım, bunu buradan açıklamayacağım ama birebirde görüşümü açıklamaktan çekinmem.
Zaman çok kötü. İnsanlar kötü, niyetler kötü!
İyisi mi siz insanlara güvenmek yerine Allah’a güvenin, biraz da O ne diyor, ona bakın. Ölseniz bile, en azından huzur içinde ölür, nur içinde yatarsınız…