- 28-11-2016 22:24
- 15290
Yaklaşık on yıl hatta daha öncesi bir zaman diliminde Birleşmiş Milletler, birleşmemiş milletler, Avrupa Birliği Ülkeleri ve Avrupa Birliği birliktesizliği hakkında makaleler yazmıştım, İstanbul Şişli Gazetesinin halen arşivlerinde mevcuttur, bende de mevcuttur.
An itibariyle geldiğimiz noktaya dikkat buyurun.
Adamlar yahut madamlar yasalarımızdan tutun da kokoreç ve lahmacunumuza kadar el attılar. Dil uzattılar. Sesimiz çıkmadı.
İlahi bir emir gibi her dediklerini yaptık.
Hani o meşhur sözü mecazen kullanmak istiyorum;
“Ne istediler de vermedik”
Yani ne istediler de yapmadık?
Avrupa Birliğine girebilme uğruna hukukumuzu, yasalarımızı, eğitimimizi ve daha nelerimizi adaptasyon uğruna, onlarla anlaşabilme aşkına değiştirdik.
Bu kişiliksiz, kimliksiz AB ülkeleri ve Birliği ya da birliktesizlik topluluğunun şimdi neresindeyiz ve niçin almadılar bizi. Bunu şu an en iyi Cumhurbaşkanı ve AK Parti iktidarı biliyor, sebep sonuçlarını.
AB topluluğuna ihtiyacımız var mıydı? Girmeli miydik?
Olmazsa olmazımız mıydı?
Artılar eksiler nelerdi, sorularımı artırabilirim.
Ancak gerek yok.
Kişisel görüşüme göre an itibari ile bana kalsa şu yazmakta olduğum makalem bile onlar için zaman kaybıdır.
Yazmamak isterdim. Çünkü değmezler.
Çünkü samimi, dürüst, adil değildirler.
İngiltere niçin ayrıldı?
Kendi içleri fokur fokur kaynıyorken bu topluluktan alabileceğimiz hiçbir değerin olduğuna inanmıyorum.
Hemen hemen AB ülkelerinin tümünü turistik gezilerim nedenleri ile gezdim gördüm.
İçleri boş. Ruhsuzlar. Mutsuzlar.
Maddenin egemen olduğu bir hayat, ruh ve bedenden yaradılan insanoğlunun sadece fiziksel ve maddi ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmakla ne kadar başarılı olabilirsiniz ki?
Ağa babaları Vatikan'da bile skandal nitelikte suç ve günahlar mevcut değil mi?
Ruha eğilmeyen, ruhu tatmin etmeyen medeniyetler ne kadar başarılı olabilirler ki?
Sosyal sosyolojinin karşılığını hakkıyla veremeyen her kitle ve topluluk yıkılmaya ve yok olması mutlak kaçınılmazdır.
Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız.