- 05-12-2016 20:37
- 140
3 Aralık “Dünya Engelliler Günü” nedeniyle bu hafta sonu engellileri konuk ettik.
Aslında hoş bir tevafuk oldu.
Farklı bir konsept, hem okuyucuların hem de bizlerin motivasyonunu artırır diye düşünüyorum.
Hoş bir sohbet ve bilgi alışverişi oldu.
Kimisi daha çocuk yaşta, kimi genç kimi de yetişkin ama ortak noktaları engelli olması idi. Aslında engellerini sorun yapmayıp durumu lehlerine çevirmeyi başardıklarını gördük.
Engelli olmalarına rağmen bir iş sahibi olmanın (gerek öğretmen, gerek memur, gerek hizmetli olmanın) yanında basketbol takımı kurmaları ve bunun yanında dernekte bir araya gelmeleri azimli olduklarını gösterir.
Elbette sorunları var ve bunları dille getirmek biz basın mensuplarının görevidir sanırım.
Kıt kanaatlerle ve bazı kurumların özellikle TÜPRAŞ’ın sponsor olması ile basketbol maçlarını sürdürmeye çalışıyorlar.
Her şeyden önce kendilerinin eksik olarak gördükleri; yollar, kaldırımlar, engelli tuvaletleri, engelli asansörleri gibi eksikliklerin giderilmesi gerektiğini burada hatırlatma gereği duyuyorum.
Toplum olarak eksikliğini hissettiğimiz ya da hiç yapmadığımız “empati kurma” yöntemi ile hareket edersek aslında ne tür ihtiyaçları olduğunu görebiliriz.
Bir defa tüm kurum ve kuruluşlarda özellikle çok katlı kurumlarda engelli asansörü olması gerekmektedir.
Üst geçitlere engelli asansörü “olmazsa olmaz” diye düşünüp ilave etmek gerekir.
Aynı şekilde kaldırımlar, bina girişleri, yollar engellilere göre düzeltilmelidir.
Kaldırımdan yola geçişlerde eksiksiz “hafif meyilli rampalar” oluşturulmalıdır.
Oysaki mevcut kaldırım rampaları maalesef araç parkları tarafından işgal edilmiş olunca “engelli rampaların” olmasının da çok fazla anlam ifade etmediğini görüyoruz.
Dedik ya “empati yapmalıyız” aynen öyle bilinçli olmalı, aynı zamanda bencilliği bir tarafa bırakmalıyız. Zira hepimizin birer engelli adayı olduğunu unutmamalıyız.
Hepimizin etrafında ailemizde olmasa da muhtemelen çevremizde ya da akrabamız olarak bir engelli vardır.
O halde hissettiklerini hissetmeli ve duyarlı davranmalıyız.
Engelli olmalarına rağmen gerek çalışmaları, gerek spor yapmaları, gerekse sosyal bir faaliyet içinde bulunmaları kendi imkânlarının ötesinde iş ve fonksiyon gördükleri şeklinde anlaşılmalıdır.
Oysaki bir de aynayı kendimize çevirirsek tüm imkân ve zamanımıza rağmen onlar kadar fonksiyon görmüyorsak o zaman biz engelliyiz diyebiliriz.
Sabah, akşam; kahvehane veya kıraathanede ya da sokakta zaman öldürüyorsak; ailemize ve topluma katkı sunmuyorsak engeli oluşturan durumdayız.
Zihnimizde oluşturduğumuz setleri ve engelleri yıkmak adına engellilerin neler yaptıklarına ve azimlerine bakarak motive olabiliriz.
Motive olmuşken, onların motivelerini bozmamalı, zihinlerinin özgürlüklerine biz fiziksel engeller olmamalıyız.