- 27-09-2015 17:38
- 21770
Barışmak fıtraten çok zor bir eylemdir. Zordur… Çünkü barış, güçlünün güçsüzle güç yarıştırmayıp, şartlarını eşitlediği, rakımı denkleştirdiği, elleri buluşturduğu noktadır.
Bu noktada kibir, nefis, enaniyet pik yapar!
Sen güçlüsün, sen haklısın, sen mağdursun dürtüleri, barış isteklerini bastırır, direnç karşısında ise en azından “o bir adım fazla atsın” bahanesine sarılır…
Kibir bahane üretir, nefis duvar örer, duygusallık kör eder!
Barışı sağlamak için güçlü olmanın yanında çok kutsi duygularda taşımak gerekir. Çünkü güçlüyken, haklıyken affetmek çok zordur.
Bu işi yapmak için güçlü ve haklının masaya yanaşması, gerekirse taviz vermesi gerekir.
Güç derken, herkes büyük tabloya bakıp isim belirlemesin. Karada aslan güçlü olabilir ama denizde aslan balıkla güç yarıştıramaz, havada da serçe ile aşık atamaz!
Herkes kendi şartları içerisinde değerlendirilir. Herkesin gücü kendi alanında skalaya tabii tutulur.
Güçlü demek, yerine ve ortamına göre değişir. Cephede güç farkıdır, masada farklı, sokakta başkadır, ibadethanede çok başka…
Barışı sağlamak için önce bunu kabullenmek gerekir. Barışın ne olduğu, gücün ne anlama geldiği, birinin konuşulduğu masada diğerinin yer edinemeyeceğini anlamamız gerekir.
Barış için büyüklük göstermek gerektiğini, büyüklüğünde affetmek olduğunu bilmemiz gerekir!
Biz ne yapıyoruz, “dilimiz barış derken” elimiz tetik çekiyor, zihnimiz komplo kuruyor, gözlerimiz oyun kovalıyor…
Bu coğrafyada savaşan taraflardan hiçbiri yüzde yüz haklı değildir!
Hiçbiri yüzde yüz haksız da değildir!
Tüm taraflar(devlet dahil) terör eylemlerine imza atmış, cinayetler işlemiş, vahşet tabloları oluşturmuştur.
Barışı konuşacaksak, yanlışları yarıştırmamamız gerekir!
Korkuları yenmemiz, menfaat çetelesini atmamız gerekir!
Masadan kaçan bu milletin düşmanıdır.
“Masa masa” diye bağırıp, masanın altına bomba döşeyense hain oğlu haindir!
Topraklarımızın hainlikten ve düşmanlık tohumlarından arındığı yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…