BAŞARILI DİPLOMASİ VE DIŞ İLİŞKİLER

Uluslar arası ilişkiler hafife alınmayacak kadar fevkalade önemli olup, bu konuda mutlak başarılı olmak, belirlenen hedeflere ulaşmak hiç de kolay bir misyon değildir.

Tarihe mal olmuş siyasiler ve liderler bin düşünüp bir konuşmuşlar.

Siyaset dilini yerli yerinde ve gerektiği gibi kullanamamak ya da aklıselim bir tarzda kullanmasını bilememenin iz bırakan sonuçları ve bedelleri vardır. Hem de çok ağır bedeller. Ve derin izler…

Bir davranış ve eylem sürecinde amatörce yola koyulmamalı. Yola koyulunca da yoldan dönüş olmamalı, hele ucuz ve taklitçi hiç olunmamalı.

Rivayet edilir ki Peygamber, kılıcını kınından çıkardığında eylem başlamıştır. Teslimiyetçi bir şekilde çekilen kılıcı kınına koymaz.

Çok iyi ve bilimsel stratejiler belirlemeden amatörce hamleler yapmak ucuzluk olur.

Prestij ve saygınlık kaybettirir aynı zamanda rakibe pozisyonlar verilmiş olunur.

Haklı ve doğru, onurlu kararlarda yenilgiler bile göze alınabilir.

Uluslar arası ilişkilerde egoizme kişisel çıkarlara, hayalperestliğe şan şöhrete asla yer yoktur.

Bu önemli konular ve eylemler artı sonuçlar tarihe mal olur gelecek nesilleri bile olumlu veya olumsuz olarak etkiler.

Bu etki alınan ya da alınacak kararlar ile sonuçları birbiriyle her şekilde ilintilidir.

Uluslar arası ilişkilerde felsefe ve ikna, akılcıl davranışlara yer vardır. Ama korkaklığa, inkârcılığa, yalanlara maskeli baloyu oynamaya böylesi küçültücü stil ve davranışlara yer yoktur olmamalı da.

Her şeye rağmen emperyal roller üstlenip kabadayı olmaya da gerek yok.

“Küfür Tek Millettir” diyen Yüce Peygamberimizin bu Hadis-i Şerifini iyi okumak, bilmek gerekmiyor mu? Hadis Hak ile Batılın farkını fark ettirmiyor mu?

Konuyu ve tezimi bir Bulgar atasözüyle perçinlemek istiyorum.

Bulgarlar der ki

“Kişinin kendine yapmış olduğu kötülüğü, bir köy bir araya gelse yapamaz”

Rezil ve sarhoş, katil Ruslar da derler ki “Paranın konuştuğu yerde Tanrı susar” işte bu ırkın maddeperest ve menfaatleri için yapmadıkları, yapmayacakları yoktur.

Bütçesinin yüzde5’ini fuhuş ve kirli yollarla elde eden, etmeye devam eden bu ahlaksızların kaybedecek neleri var ki?

Bu sarhoş ve işgalci katillerle muhatap olmak bile Osmanlının ruhunu, kemiklerini sızlatmış olmayacak mı?

Alınan veya alınacak kararların çok akıllı, bilimsel mutlak pozitif sonuçlar verir nitelikte olması gerekmez mi?

Başarıya giden yolu önceden bilmek, bilebilmek işte diplomasi, işte aktif ve başarılı Uluslar arası ilişkiler diye ben buna derim.

Haklı ve meşru hatta riskli kararlar sonuçlarının anlamlılığı itibariyle alınacak merci ve mekân TBMM olmalıdır hem de Milletçe Partili olarak değil.

İktidar olarak alınmamalı diye düşünüyorum.

Hatta iktidar ve Parti kim? Ne? Olursa olsun.

Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız..

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ