- 07-10-2019 18:37
- 15158
Tanzimat fermanı ile resmen başlayan batılılaşma faaliyetleri, bunca fedailik ve bedel ödemelere rağmen müspet alanda onları yakaladık desek gerçekçi olmayız.
Siyasileri ve iktidarı suçlayabilir makul gerekçeler sunabiliriz.
Yeterlimidir?
Bence hayır.
Bediuzzamanın 1943 tarihinde başlayan Eskişehir mahkeme ve hapis yıllarında kaleme aldığı tespitleri kişiyi ilgilendirdiği gibi devleti de ilgilendiren bir ders ve tespit vardır.
Özellikle "bir şahs-ı manevi, insi bir şeytan gibi karşıma dikildi ve dedi:" İle başlayan üç soru ve verdiği cevaplar düşündürücüdür.
Bediuzzaman: "Biz hayatın her bir çeşit lezzetini ve keyiflerini tatmak ve tattırmak istiyoruz, bize karışma." Ben de cevaben dedim: Madem lezzet ve zevk için ölümü hatıra getirmeyip dalalet ve sefahete atılıyorsun, kat'iyyen bil ki: senin dalaletin hükmüyle bütün geçmiş-i mazi ölmüş ve madumdur ve..."
Lale devri, İstanbul geceleri, sandal sefaları, Pera palaslar, padişah sarayları, meddah, hacivat ve karagöz oyunları...
Osmanlıyı öldürdü ve saltanat ailesi sürgünle yok edildi.
Ya günümüz için?
İşte sporun tüm branşları ve Futbol takımları.
Devletin desteği, il, ilçe, mahalle ve hatta köylerde kurulan tesisler.
İlk okuldan başlayan beden eğitimi, milyon taraftarı olan kulüpler.
Devlet, spor toto, yayıncı kuruluş, reklam ve seyirci gelirlerine rağmen 15 milyar borç.
Kitlesel ve kalıcı başarı var mı?
Yabancı sporcuları çıkarırsan Avrupa’da ikinci lig seviyesinde değil.
Müzik, resim ve tiyatro... Uluslararası başarıları?
Bediuzzaman: O muannid döndü dedi: "Hiç olmazsa hayvan gibi hayatımızı keyif ve lezzetle geçirmek için sefahat ve eğlencelere bu ince şeyleri düşünmeyerek yaşayacağız."
Cevaben dedim: "Hayvan gibi olamazsın. Çünkü hayvanın mazi ve müstakbeli yok. Ne geçmişte elemler ve teessüfler alır ve ne de gelecekten endişeler ve korkular gelir."
Bu cevabı ülke olarak değerlendirirsek;
Saltanatın ve hilafetin kaldırılması, harf devrimi, devletin yönetim biçimi... Kısaca geçmişin üzerine beton döktük.
Sonuç?
Kocaman bir hiç.
Artarak devam eden iç hayın ve dış düşman korkusu ve beka endişesi ile gelecek endişesi.
O "Hiç olmazsa ecnebi dinsizleri gibi yaşarız."
Cevaben dedim:"Ecnebi dinsizler gibi de olamazsın. Çünkü onlar bir Peygamberi inkâr etse, diğerlerine inanabilir.
Peygamberleri bilmese de, Allah'a inanabilir. Bunu da bilmezse, kemalâta medar bazı seciyeleri bulunabilir.(Asa-ı Musa)
En can alıcı cevap.
Batılılar: Demokrasi inançları, insan hakları, lâiklik anlayışı, STK’ların önemi..." İleri seviyede.
Biz de bunları ülkemizde uyguladık.
Şu an ki durumuz?
Adalette, demokraside, teknolojide, insan hakları alanında, müspet fende, eğitimde, sanayide... Batıyı yakalayabildik mi?
Prof’lerin yönettiği üniversiteler, hastaneler veya diğer kürüm ve kuruluşlar batı standartları seviyesine ulaştılar mi?
Hayır.
Ahirette kayıp ettiğimizi bir tarafa bırakırsak dünyevi olarak da bir şey kazanamadık.
Üstadın çözüm önerileri
Selam ve dua ile