- 28-09-2014 17:16
- 17436
Önce Rojava, sonra Şengal şimdi de Kobane. Somali, Gazze, Suriye Batman’ın ve Batmanlıların kıt kaynaklarıyla sofradaki ekmeğini kırıp paylaşana kadar varan yardımseverliği. İnsan severliği Batman’ın ya da Batmanlının vicdanı daha nasıl açıklanabilir ki bu çaba.
90’ların ikinci yarısında üniversite öğrenciliğimin o günlerinde Batman’ın her gün birden fazla siyasal, faili belli olsa da meçhul sayılan cinayetlerle medyada boy gösterdiği o günlerde Batmanlıyım demiyordum. Bunu gerek bu kente duyduğum aidiyet duygusunun zayıflığından, gerek Batmanlı olduğum cevabını alan her insana Hizbullah, PKK ve derin devlet olgusunu anlatmak zorunda kalacağımdan gerekse de babam ve annemin Midyatlı oluşundan dolayı yapıyordum.
Bu kenti sevmiyor ve sevmediğimi açıkça ifade ediyordum hemşerime ya da yabancısına. Tabi bu alışkın olunan bir durum değildi. Ve bu durum ya da duruşum bazen başkalarının abuk subuk atalarının lakırdısıyla özetleniyordu bazen de açıkça ayıplanıyordu “İnsan memleketini sevmez mi diye”.
Tabi aradan yıllar geçti geçen her bir yılın üstümde bıraktığı yüklerle gerekse de Batman’ın değişen dönüşen haliyle bu düşüncelerim değişti ve yerine ifadesini ve kimliğini bulmuş bana da kabul ettirmiş bir duruma dönüştü.
Kendi adıma söylemliyim ki 2000’lerin 2. yarısında Batman’la barışmaya ve Batmanlıyım demeye başladım. Daha önce aslen Midyatlı vekâleten Batmanlıyım derken artık Batmanlıyım demeye başladım. Her ne kadar aslen Midyatlı ifadesini hala kullansam da ki bu ifade anne ve babamın doğduğu büyüdüğü yerin kültürünü aldığımdan kaynaklanıyor, Batmanlıyım diyorum. Hatta Batmanlı olmanın da ötesine geçip Batman’da yaşamanın avantajlarını görmeye ve göstermeye ve bazen de kendimce avantajlar dahil etmeye başladım.
Bu duygu değişimi bazılarında olduğu gibi hiçbir zaman beni gerçekçi olmaktan ve “Batman’ın imajını kirletmeyeyim” tavrından beslenen bir yalancılığa itmedi. Aksine kirli bir imajı mümkün olduğunca ifşa edip bu kirliliğin faillerini rahatsız etmekten ve muhatabı kurumları huzursuz etmekten vazgeçmedim. Bu belki de buralıyım demekten sonra daha arttı. Bundan rahatsız olanlar rahatsız olsundu çalışmayanlar tembelliğinden utansındı diye dillendirdim, yazdım, gösterdim ve buna devam edeceğim. Bu kentin kirli imajını halı altına süpürmektense kirletenleri ayıplamayı temizlemeyenleri suçlamayı güzel olanla birlikte söylemeye çalıştım ki yalandan değil temizlikten güzellikten beslenen bir imaj edinelim.
SON ÖRNEK FATİH ORTAOKULU
Mesela atamalarla koltuk kapma derdiyle o kadar meşgul olan Milli Eğitim camiası 2 haftadır Fatih İlköğretim okulunun açılmamış ve muhtemelen bu hafta da açılmayacak olmasını biraz olsun dert edindi mi kendine.
Onca öğrencinin 2-3 hafta eğitimden mahrum kalmış olmasından rahatsız olan yok mu? Öğrenciler, veliler, öğretmenler, Milli Eğitim camiası, Valilik kimse demiyor mu çocukların bunca zamandır eğitimden okuldan uzak bırakılmasının sonuçları bütün bir sene toparlanamayacak ve çok fena sonuçlar ortaya çıkacak. Ama hayır ne olacak aylarca koltuk yarışlarıyla, iktidara muhalif sendika üyelerini okul idarelerinden ayıklamayla meşgul olan İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve müdürleri yılsonu geldiğinde, eğitim yılı boyunca o okul öğretmenlerinin ve idarecilerinin bir ayın eksikliğini toparlamak için çabalamasını görmeyecek ve eğitim başarısının düşüklüğünü kendisi dışında her yerde arayacak.
Şimdiden belli eğitim kalitesinin düşüklüğünün sebebini kimse hiçbir yerde aramasın. En büyük sebep İl Milli Eğitim Müdürlüğünün makam odalarında sümen altında saklanan listelerdir.