- 06-03-2021 00:31
- 136
Tuhaf bir dünyada yaşıyoruz.
Yarınlarımızın garantisi olmayan, her an her şey olacakmış gibi adeta diken üstünde hatta bıçak sırtında yaşıyoruz.
Tam her şey düzeldi, sakin, rahat ve huzurlu bir yaşam süreceğiz derken karşımıza tuhaf meseleler çıkıyor.
İletişim teknolojisinin alabildiğince güçlendiği hatta yapay zekanın bile oldukça ileri düzeye ulaştığı günümüz dünyasında dünyanın en ücra köşesinde bile en ufak bir meseleden dahi haber alıyor ve etkileniyoruz.
Öyle hale geldik ki gündemimiz Ay hatta Mars oldu.
Peki, sizlere şimdi soruyorum; millet Aya hatta Marsa giderken milyonlarca kez küçültülüp anca görülebilen küçücük bir virüs nasıl oldu da dünyamızı bu denli olumsuz bir biçimde etkiledi?
Tüm dünyada ki korona virüsleri bir araya getirmek mümkün olsa bir portakal büyüklüğüne dahi tekabül etmiyor(!)
Evet, yanlış duymadığınız tüm dünyamızı alt-üst eden korona virüslerin tamamı bir portakal büyüklüğünde.
Birazcık düşünürsek Yaradan’ın ne kadar büyük, insanoğlunun ne kadar küçük olduğunu anlayabiliriz. Ama ne acıdır ki tüm bu olaylar, felaketler ve de musibetler ibret olmuyor ve sanki hiç bir olay yaşanmamış gibi davranılıyor, birbirimizi çekiştiriyor, gıybet ediyor, maddi çıkarlar peşine düşüyoruz.
Birbirimize kenetlenecekken daha ayrışıyor ve daha da yozlaşıyoruz.
Öyle ki tahammül sınırlarımızı bile aşmış durumdayız ve bir öfke patlaması yaşıyor gibiyiz.
Tüm bunlar tabi ki olmaması gerekenler ama maalesef modernleşme, teknoloji, ekonomik koşular, çıkar, menfaat, vurdumduymazlık ve özümüzden giderek daha da uzaklaşmak bizleri bu hale getirdi. Aslında dünyamız çok güzel ama dünyamızı yaşanmaz hale getiren biz insanoğluyuz.
Velhasılıkelam virüs küçük ama etkisi gerçekten de çok büyük.
***
Peki, bu virüsten kurtulduk mu?
Hayır, kesinlikle kurtulmadık.
Bakın Batman bu konuda çok başarılı.
Türkiye genelinde günlük ve haftalık vaka sıralamasında Türkiye 3’cüsü olma başarısını elde etti ve normalle sürecinin en iyi şartlarını oluşturdu.
Peki, bunu nasıl başardık?
Bunu bir kişiye mal etmek elbette ki haksızlık olur.
Bu bir ekip işidir ve Batman’da resmi kurumların tamamının elde edilen başarıda katkısı söz konusudur.
Bunu bir orkestra olarak düşünün, herkes bir ahenk içinde, şeften gelen işaretlerlere harfiyen uyarak bu işi başardılar.
Orkestra şefi kimdi?
Tabi ki bu işte gece gündüz demeden, soluksuz bir biçimde, devlet ciddiyeti ile çaba sarfeden Vali Hulusi Şahin idi.
***
Şunu da unutmayın; Şeyh kendi başına uçmaz Şeyhi müritleri uçurur.
Özellikle filyasyon ekibinin elde ettiği başarı inanılmazdı, çalışmalar öylesine profesyonel bir biçimde sürdürüldü ki tüm Türkiye’ye örnek oldu.
Araçlar tahsis edildi, ekipler oluşturuldu, Emniyet, Sağlık, Belediye olmak üzere tüm resmi kurumlarda seçilmiş görevli memur ve işçiler bu oluşumda yer aldı ve bu insanlar öyle bir sorumluluk içerisinde hareket ettiler ki virüse yakalanan hastaların tamamını günde iki kez, üç kez takibe alıp, kurallara uymayanlar hakkında yasal işlemler başlatıp, yurtlara yerleştirildiler.
Bunu geleneklerine bağlı, aile yapısı güçlü Batman gibi bir yerde başarılı bir biçimde yapmak gerçekten de çok zordu ve kısa sürede başarılı sonuçlar alındı.
Ardından Vali Hulusi Şahin bu başarıyı es geçmedi ve filyasyon ekibinin tamamını ‘onur belgesi’ ile onurlandırıp, başarıyı bir anlamda yüceleştirerek emeğe saygıyı herkese göstermiş oldu. Bu bir emekti ve bu emeğin karşılığını bu fedakar insanlara bir nebze olsun vermiş oldu.
Buradan bir kez daha Orkestra Şefi Sayın Vali Şahin başta olmak üzere tüm emeği geçenlere şükranlarımızı sunuyoruz. Batman’da bir başarı varsa bu da bu insanların başarısıdır.
Öte yandan emniyet, sağlık kuruluşlarımız, belediye ve diğer resmi kurum yetkili ve çalışanların başarısını da buradan bir kez daha alkışlamak istiyorum. Normalleşmeyi sizlere borçluyuz.
***
Evet, şimdi asıl önemli meselemize gelelim; Yazımızın başlığı neydi? ‘Bıçak sırtı’ aynen öyle, asıl görev ve sorumluluk bundan sonra başlıyor. Buradan tüm yetkililere ve Batman halkına sesleniyorum; Sakın ola rehavete kapılıp, işi gevşetmeyin.
Temizlik, mesafe ve maske kurallarına önem verelim.
Salgın henüz geçmemiş gibi davranalım.
Özellikle Cafe, lokanta ve benzeri iş yerlerinde yüzde 50’lik doluluğa önem gösterelim. Eğer biz Batmanlılar ve işletmeciler pandemi kurallarına uymaz isek kusura bakmayın büyük güçlüklerle elde edilen başarıyı bir anda kaybedip, eski sıkıntılara geri dönebiliriz.
Buna hakkımız yok.
Kimsenin hasta olmasını, ölmesini istemeyiz. Hele salgının bir daha tekrarlanmasını asla ve asla istemeyiz.
Bakın esnafımızın haline, bakın şu ekonominin haline.
Şartların düzelmesi için vatandaş olarak bizlerde devletimize yardım etmeliyiz.
Üstelik virüs mutasyona uğradı, Allah korusun eğer işi birazcık gevşetirsek tekrar başa döneriz!
Dediğim gibi, bu mesele bıçak sırtı gibi bir şey, küçücük bir ihmal salgını yeniden başlatabilir bu kez daha vahim geçirebiliriz ve faturası çok daha ağır olur.
***
Tedbirleri hiç bir zaman elden bırakmamalıyız. Bakın dünkü ülke genelinde ki salgın tablosunda yine artışlar oldu. Bu ne demek biliyor musunuz? Normale döner dönmez vakalarda artış olmasıdır. Batman olarak sınırlarımızı kapatamadığımız için ilimize gelen vatandaşlar eğer virüs taşıyorsalar kısa sürede Batman’da da salgın yayılıp, vakalar artacaktır.
Yetkililere acizane bir tavsiyem olacak; Bildiğiniz gibi Batman’ın belli başlı dört girişi bulunmaktadır. Bu şehir giriş ve çıkışları daha bir kontrol altında tutulmalı sağlık, salgın ve vaka kontrolleri burada daha profesyonelce yapılmalıdır. Şehre girişler önlenemeyeceğine göre en azından dikkatli olmalıyız. Bunu yaparsak salgınla daha güçlü bir şekilde mücadele edebiliriz.
Asıl sorumluluk biz vatandaşlara ve işletmecilere düşmektedir. Rutin denetimler zaten olacak ve devam edecek, bu hastalıktan kurtulmak da şimdilik mümkün görünmüyor ancak aşılar daha da yoğunlaşırsa belki.
Aşı çalışmaları da büyük bir hızla devam ediyor. İlimize gelen aşıları sağolsun ilgili sağlık ekiplerimiz hem gerektiği bir biçimde koruyor, hem de aşıları aksaksız bir çimde sırası gelene yapıyor.
Bildiğiniz gibi aşılar belli bir soğuklukta korunmalıdır. Türkiye’de öyle bir sistem yapılmış ki; Aşı dolaplarında en ufak bir soğuk eksilmesi veya ısı artışını Sağlık Bakanlığı anında görüyor ve sorumlular derhal uyarılıyor.
İşler öyle sanıldığı, uzaktan bakıldığı gibi kolay değil. Türkiye sağlık hizmetleri konusunda gerçekten de çok şanslı bir ülke, diğer ülkelere baktığımızda insanların binlerce Dolarlık harcamalar yapması gerekiyor ve ölümler bu ülkelerde çok daha fazla. Bu konuda daha önce yapılan sağlık yatırımların bugün sonucunu görmek ve almak bence vatandaşlarımız için de büyük bir şans.
Türkiye de salgın bir kriz haline gelmemiş ise sağlık altyapımızın güçlü olmasından kaynaklıdır. Başlarda ufak-tefek aksaklıklar tabi ki oldu ama bunu da öyle abartmanın bir anlamı yok. Her defasında böyle büyük bir salgınla karşılaşmıyoruz.
Bundan böyle salgının tekrar nüksetmemesi için çok ama çok duyarlı olmalıyız. İşi şansa bırakmamalıyız. Mutasyona uğramış virüs ile mücadele etmek çok daha zordur. Yakınlarımızı, sevdiklerimizi yeterince kaybettik, yeniden kaybetmek istemiyorsak ve eskisi gibi sağlıklı bir biçimde yaşamak istiyorsak kuralla harfiyen uyalım.
Ne demiş Kanuni Sultan Süleyman;
“OLMAYA DEVLET CİHANDA BİR NEFES SIHHAT GİBİ”