- 28-02-2018 22:03
- 16328
Bu milletin 28 Şubatları hiç bitmez!
28 Şubat’ı tek olay, tek grup, tek tarih olarak konumlandırmak, 28 Şubat’a hizmet etmek olur.
Belki tek ruh diyebiliriz.
Her kılıfa, her şekle, her renge girebilen, tek hedefi vatan ve millet olan habis ruh!
Kendi hâkimiyeti dışındaki hiçbir gücü kabullenmeyen, tüm insani değerleri yok sayan, maneviyattan uzak, namusuz ve pervasız bir ruh.
1997’de Erbakan hocaya verilen ültimatom ile afişe olan ve bin yıl sürecek diye deklere edilen süreç, Erbakan hocanın öğrencileri tarafından 1000’den 2 sıfır atılarak, 10 yıl sonra bertaraf edildi.
İlginç olan şey ise, kimin eliyle bertaraf edildikleriydi.
28 Şubat sürecinde, bütün İslami dernek, cemaat ve tarikatlar çok ağır darbeler almışlardı. İslami gibi görünüp darbe almayan hatta Manşetlerden Erbakan hocaya seslenip, “yeter artık bırak git” diyerek darbeye destek olan FETÖ’cüler ise güçlenmişlerdi.
Çünkü onların önünde engel olabilecek tüm yapılar bu operasyonla bertaraf edilmişti. (Pkk kurulurken de aynı el tarafından o zaman ki tüm Kürt gruplar bertaraf edilmemiş miydi?)
İşte o 28 Şubatçılar tarafından dokunulmayan veya dokunulamayan o FETÖ’cüler, o 28 Şubatçıları teker teker (başlarına ve gururlarına basa basa) derdest etti.
Büyük pencereye baktığımızdaysa; Yüce Yaradan, bir zalimi başka bir zalimin eliyle bertaraf ediyordu.
Namaz kılanı, camiye gideni, başörtüsü takanı ve içki içmeyeni insan yerine koymayan, insanların iradesini tank paletleriyle ezenlerin ezilmesi, hoşumuza gidiyordu.
Bir zalim ezilirken, diğer zalim gözden kaçıyordu. Ama bizim gözümüzden!
Yüce Yaradan her şeyi görüyordu.
Gün geldi o zalimi bertaraf eden eller, zulme yeltendi. Zulümde zirve yaptı ve Yüce Yaradan ona da gösterdi Kahhar yüzünü.
Kahretti, perişan etti, ocaklarına ateşler saldı…
Çünkü onlarda, en az 28 Şubatçılar kadar zulmettiler. İslam’a onlardan çok daha fazla zarar verdiler.
Müslüman gibi görünüp zulmederek, zulmü İslam’a (haşa) mal etmeye çalıştılar.
Allah bırakmadı.
Müslümanlara ettikleri, tek tek önlerine düştü.
Büyük dağları biz yarattık diyenler, küçücük hücrelere düştü.
Bizim de bir Fetöcü valimiz vardı. İsim ve soy ismi ile karekteri zıt olan. Enaniyette nirvanaya ulaşmıştı. Ona insanlığını hatırlattığımda, hiçte insani olmayan bir muameleyle karşılaşıp, özür dilemeye zorlanmıştım.
Özür dilemek erdemdir ama zalimden özür dilemek, onu yüceltmektir deyip rest çekmiştim. Restin bir bedeli vardı ve o karanlık eller, beni bir anda ülkenin öbür ucuna attı.
17-25 Aralık patlak verdiğinde Trakya bölgesindeydim.
Sürgündeydim ama rahatım yerimdeydi herkes bana iyi bakıyordu ve ben o zalimlere çok ters bakıyordum. Onlarsa kendilerine çok güçlü olarak bakıyorlardı.
Beni bu kez Adıyaman’a gönderdiler. Gittiğim gün 28 Şubat 2014’tü ve Abdurrahman Dilipak, Adıyaman’a 28 Şubat’ı anlatmaya gelmişti.
Arkadaşlar ısrarla kalıp programa katılmamı istediler ama ben kalmadım. 28 Şubat bitmedi, yeni yetmeler süreci devam ettiriyor deyip, hemen cepheme dönmüştüm.
Ben de Batmandaydım, kendini güçlü sanan o zevat ve avaneleri de.
Dik durdum, çok şükür kısa süre sonra vali görevden alındı. Sonra ihraç edildi ve en son hapse atıldı. Avaneleri de bir şekilde belalarını buldular.
Şimdi yine 28 Şubat ve biz yine Erbakan hocayı rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.
O süreçte canını malını işini gücünü, sağlığını kaybeden tüm abi kardeşlerimizi de.
Göçenlere rahmet diliyor, zulme uğrayanlara Allah karşılığını her iki cihanda gani gani versin diyoruz.
Uğradıkları zulüm devam edenler içinse, Erbakan hocanın talebelerinden(başta Resicumhurumuz) ivedilikle girişimde bulunmalarını talep ediyoruz.
Geciken adalet, adalet değildir.
Unutmayın, 15 Temmuz’un "öznesi", 28 Şubat ve diğer tüm darbelerin "gizli öznesidir".
Müslümanların yaşadıklarından ders alarak, yarınlarını şekillendirdikleri bir dünya dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…