Bir de komşun için

Bir de komşun için

Toplum olarak büyük acılar ve adaletsizlikler karşısında sesimizi yükseltmekten çekinmeyiz. Binlerce kilometre ötede yaşanan trajedilere karşı yürüyüşler düzenler, adaletsizliği protesto ederiz.

Bu duyarlılık ve dayanışma ruhu elbette takdire şayan; ancak bu çabanın yakın çevremize, komşumuza, mahallemize ne kadar uzandığını sorgulamak da bir o kadar önemlidir.

Sıklıkla, medyada yer alan uzaklardaki olaylara karşı gösterdiğimiz duyarlılığı, kendi mahallemizin sessiz çığlıkları için göstermiyoruz.

 Oysa mahallemizdeki Ahmet’in, tefecilerin pençesine düşüp çaresizlikten yaşamına son verdiğini duyduğumuzda ya da komşumuz Yusuf’un uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle kaybolup gittiğini gördüğümüzde tepkimiz neden sessiz kalır?

Toplumsal dayanışma, yalnızca büyük miting ve yürüyüşlerle sınırlı kalmamalıdır.

Mahallemizdeki bireylerin yaşadığı acılar, sessizce kök salarken sessiz kalmak, toplumsal bir ihmalin göstergesidir.

Ahmetler, Yusuflar ve Mehmetler; ekonomik çıkmazların, borçların ve sosyal desteğin eksikliği nedeniyle çaresizce çözümler ararken yalnız kalmamalıdır.

Ayşeler, Zeynepler, Fatmalar suiistimallere uğradığında, tecavüz ve tacizler söz konusu olduğunda neden onları korumayız?

Bu insanlar; genç Osmanlar, Ömerler ve Abdullahlar, uyuşturucu batağına saplanmışken göz ardı edilmemelidir.

Neden bir gün, sesimizi mahallemizdeki sorunlar için yükseltmiyoruz? Neden komşumuz Yusuf için bir miting yapmıyoruz?

 O Yusuf ki, bir zamanlar gülen yüzüyle mahallemizi aydınlatıyordu. Neden Ahmet için yürümüyoruz? O Ahmet ki, borç batağında mücadele ederken yanında kimseyi bulamadı.

Artık kendi mahallemizin acılarına karşı duyarsız kalmanın bedeli, toplumsal bir çöküşün habercisi olabilir.

Komşularımızı, mahallemizi ve şehrimizi sahiplenmek; toplumsal bilincimizin gerçek testi budur.

Uzaklardaki acılara gösterdiğimiz hassasiyeti, yanı başımızdaki insanlara göstermedikçe, gerçek anlamda bir dayanışma ve toplumsal sorumluluk duygusunu gerçekleştirmiş olamayız.

Bir gün de komşumuz için yürüyelim, mahallemizdeki Ahmet için, Yusuf için sesimizi yükseltelim. Sessiz çığlıkları duyalım, görünmez acılara şahit olalım ve onları yalnız bırakmayalım.

Ardı sıra intiharlar yaşanırken, her gün bir mahallede genç bir hemşerimiz hayatına son verirken buna nasıl tepkisiz kalıyoruz?

Kanaat önderi diye öne çıkarılanlar, uzaktaki sorunlar için yollara dökülenler yerel sorunlar için neden sessiz kalırlar?

İyilik ve hayır bildiğiniz üzere en yakından başlar. Onun için biraz da içimizdeki meselelere eğilelim ve ses çıkaralım.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
Resul Altunkaya
Resul Altunkaya 2 gün önce
Hira Dağı ve Olimpos Dağı doğu ve batı. Doğu kültürü ve batı kültürsüzlüğü bizde taklit ede ede batı bataklığına batıyoruz. Eskiden mahalle, o ülkenin o şehrin bir minyatürü gibi olurdu. Şimdi batıdaki gibi mahallelerde zengin fakir diye ayrıldı. Zengin yakınında hayır sadaka verecek komşu bulamazken, fakir mahallesinde herkes sadakaya muhtaç. Yürüyüş yapsanız ne olacak bir milyon borca girmiş batmış komşunuza toplayabilceğiniz yardım on bin yirmi bin lira hadi sizin için elli bin lira olsun. Ama yine de sahipsiz olduğu için devletin yardım kanallarına ulaşamamış insanlara yol gösterilebilir.
Hira dağına yüzümüzü dönmedikçe yaptığımız her şey rahmetli Erbakan hocanın deyimiyle pansuman olacaktır. Kalın sağlıcakla.
ihsan pilatin
ihsan pilatin 2 gün önce
Ekrem Hocam, çok önemli toplumsal problemi gündeme getrmişsiniz. Teşekkür ederim.
,