- 28-12-2018 17:57
- 34
Yazılarımı takıp edenler, siyasi yazılar yazmak yerine, Ayet, hadis ve Risale-i Nur eksenli yazılar yazdığımı bilirler.
Özellikle olaylara bu pencereden bakıp doğru ve yanlışları okuyucunun görüşüne sunmaya çalışırım.
Bu defa farklı bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim.
Bu konuda siyaset ve siyasi partilerdir.
İki kisi kavga ediyorlardı, biri diğerini yere sermiş ve "seni böyle böcek gibi ezerim" diye de naralar atmaktadır.
Alta olan adam "aslında ben bir hiçim yoksa sen o kadar da güçlü değilsin."
Bizler oyumuzun gücünü bilirsek iktidarlar o kadar da güçlü değildirler.
Siyaset; ülkeyi idare etmeye talip olan kişilerin yasalar çerçevesinde bir araya gelip kurdukları partilerden oluşur.
Farklı partilerin olması ise bir birine alternatif, farklı seçenekler sunan birer zenginliktir.
Sorunların çözüm yerleri partiler olduğu gibi soruların merkezi de olabilirler.
Ülkeyi idare etmeye talip olan siyasiler; isteklerini gerçekleştirmenin tek ve meşru yolu seçimleri kazanmakla olur.
Seçmene ve onların oylarına ihtiyaçları vardır.
Bunun için siyasiler parti tüzükleri ile arz oluştururken seçmenin taleplerini dikkate alırlar.
Seçmende taleplerini siyasi partilere sunmaları ve bu doğrultuda oylarını kullanmaları gerekir.
Oy kullanırken taleplerini dillendiren ve bu doğrultuda oy kullanan kitleler, siyasilerin ilgisini çeker ve onların taleplerine öncelik verirler.
Ya diğerleri?
Birer figüran, siyasilerin arka bahçesi ve oy deposu olmaktan öteye kıymeti Kadiriyeleri olmaz.
İşte benim değinmek istediğim seçmen olarak taleplerimize göre mi yoksa ideolojik tercihimize göre mi oy kullandığımızdır?
Maalesef belirteyim ki büyük çoğunluğumuz taleplerimize göre değil de ideolojik değerlere göre oy kullandığımızdır.
Takımımıza, beğendiğimiz sanatçıya, diziye, sinema filmine ve müziğe değer verip çaba sarf ettiğimiz gibi, eğitimimize, emeğimize ve taleplerimize önem vermediğinizdir.
Ülkeyi emanet edeceğimiz siyasi partiyi araştırıp, iyi dediğimiz partiyi bulma, oy verme veya o partide görev alma çabası içinde olmadığımızdır.
Bu da bizi partilerin arka bahçesi hâline getirmektedir.
Neticede siyasete müdahil olmayan bu tür kitleler, siyasileri de onların taleplerini karşılamada pek istekli olmazlar.
İşsizliğin artığı ülkemizde aynı siyasi partinin on altı yıldır seçimleri kazanması bu acı gerçeği doğrular niteliktedir.
Oysa Ülkemizde okumuş, üniversiteyi bitirmiş, iş bulamayanlar hayli fazla.
Yüz binlerle ifade edilebilecek bu işsiz üniversiteli gençlerin siyasette inisiyatif almış olsalardı, istihdama yönelik ve adil bir ekonominin oluşmasında büyük emekleri olacaktı.
Yalnız gençler ve işsizler mi; duyarsız, ümitsiz ve boşvermişlik içindeler?
Hayır.
Tarımın bitmesiyle köyünü terk edenler, AVM’ler karşısında kepenk kapatmak zorunda kalan esnaflar ve daha nice mağdurlar da aynı durumdalar.
Siyasette etkili olmayanlara, siyasette onların sorunlarına pek önem vermezler.
Oysa oylarıyla iktidarları değiştirebilecek bu kitleler bunu yapmış olsalardı, talepleri önem kazanır ve siyasilerin birinci önceliği olurlardı.
Zengini daha zengin eden gününüz kapitalist bir sistem yerine, istihdama yönelik, imalat sektörünü geliştirir ve işsizliğe çare bulmaya çalışan bir sistem olurdu.
Oysa her seçimi kazanıp iktidar olan parti; istihdamı artırıcı, küçük esnafı, çiftçiyi, köylüyü düşünen bir politika uygulanmadığı gibi, sattığı fabrikalarla, ithalatla, AVM’lerle küçük bir azınlığı memnun ettiğidir.
Hiç olmazsa bu seçimde taleplerimize kulak verelim.
İdeolojik bir tavırla, duygusala değil aklımızın sesine kulak vererek oy kullanalım.
Farklı bir tercihle diğer partilere de şans verelim.
Siyaseten uzak durmak, müdahil olmamak, umutsuz ve neme lazım diyerek bir kenara çekilmeyelim.
Onlarca siyasi parti var. Düşünce yapımıza uygun bir Parti'nin bulması hiç de zor değildir.
İnanın sorunlarımıza çare olmayan siyasiler o kadarda güçlü değillerdir.
Kendimize güvenmememiz, ayağa kalkmamamız ve siyasette uzak kalmanız onları güçlü kılıyor.
Atalarımız: "Ağlamayana mama vermezler' diyerek ne de güzel anlatmışlardır.
Çocuk ağlayıp anne-babasını rahatsız ettiği zaman isteklerini onlara kabul ettirir.
İşsizler; siyaset sahnesinden yerlerini alıp iktidarı oylarıyla zorda bıraksa kıymete binerler. İktidara gelen de onların taleplerini öncelikli hedefler olarak görür.
Yoksa dayı bulmak için çırpındıkça çırpınır, dayı bulanlar şanslı sayılırken diğerleri boş bir ümitle birilerinin onlara yardım elini uzatmasını beklerler.