- 23-06-2014 22:01
- 2
Yakmak, dünyanın en korkunç fiilidir!
Bu fiile uğrayan hiçbir organizma eski halini alamaz. Yanan her neyse fiziğinden kimyasına, şeklinden kokusuna kadar her şeyiyle artık yeni bir varlıktır.
Bu yeni varlığın eski varlığın yerini tutması, işlevini yürütmesi, fonksiyonlarını devam ettirmesi söz konusu değildir…
İşin birde algı yönü vardır!
Bu fiile uğrayan bir canlı ise, işin acı boyutu vardır!
Bunları yazarken bile içim yanıyor. Çünkü Yüce Yaradan, nankörlük edecek kişileri yakmakla müjdelemiş. Bundan ötesinin olmadığını söylemiş, yakarak!
Cehennem azabında bildiğim kadar sıcakla yakmanın yanında soğukla da yakma işlemi vardır. Tıpçılar daha iyi bilir, ikisinin de yol açtığı sonuç adım adım aynıdır…
Bu kadar korkunç bir ceza ancak hak edilene, Halk eden tarafından verilir!
Bunu taklit etmek, vahşiliktir!
Hiçbir varlık yakılarak acı çektirilmeyi hak etmiyordur. Hiçbir varlık yakılarak yok edilmeyi hak etmiyordur.
Hiçbir varlık Halk edenden başkası tarafından fiziki evrime, kimyasal değişeme, biyolojik farklılaştırmaya uğratılmayı hak etmiyordur!
Herkesin bu konuda benimle mutabık olduğunu da biliyorum. Nereye kadar, menfaat sınırlarının olduğu yere kadar. Menfaate dokunduğu anda insanlar canavarlaşır, yaşamının kaynağı olan tüm canlıları gözünü kırpmadan yok edebilir hemde yakarak!
Mevzunun derinliklerine inmeyeceğim. İşin oldukça spesifik bir boyutunu ele alacağım; “yine yaz yine anız…”
İnsanlar iki kuruş için toprağı, börtü böceği, kuşu, bitki örtüsünü, havamızı ve yüreğimizi katlayıp yakıyorlar…
Hepimiz izliyoruz, içimizle beraber boğazımızda yanıyor. Havayı kaplayan kara dumanlar tepemize, balkonlarımıza, hatta evimizin içine kadar siniyor. Bağırıyoruz, çağırıyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz ama yok!
Kimisi yönetmelik diyor, kanun diyor, vali, jandarma, polis, diyor ama sadece diyor. Herkes topu bir yere atıyor, son alanda ayağında biraz sektirip topu taç’a atıyor.
Bugüne kadar bu işe radikal olarak çözüm getirecek bir adım atılmadı. Konuşulan güzel adımlar vardı ama bunların hiçbiri hayata geçirilmedi.
Yapılan her toplantı bir tarlada yapılsa ve her toplantı bir tarlayı kurtarsa beklide durum bu kadar vahim olmazdı.
O toplantılarda konuşulanlar, alınan kararlar takip edilse, siyasi ve bürokratik destek sağlanarak alt yapısı hazırlansa, beklide bugün çözüm önerileri üzerine konuşmayacaktık. Zaten çözüm önerisi konuşmanın da yeri değil artık.
Şimdi yapılacak şey tedbir almaktır. Şuan biçerler çalışıyor, hemen akabinde çakmaklar çalışacak. Adam tarlayı yakıp sonrada jandarmaya telefon açacak, “tarlamı yaktılar” diye.
Buna ne yapabiliriz diyebilir yetkililer ama yetkiyi alanlar soru sormaz çözüm üretirler.
Vatandaşın ciğeri yanıyorsa, çocuklarımızın geleceği tüketiliyorsa, doğa katlediliyorsa, bahane üretme toplantı yapma, bildiri yayınlama dönemi kapanmıştır!