- 19-07-2015 18:07
- 36
Siyasi arenada ki bütün aktörler blöf yapıyor.
İstemedikleri, inanmadıkları, tasvip etmedikleri eylem ve söylemlerde bulunan siyasetçiler, zaten düşük olan inandırıcılık katsayılarını daha da düşürdüler…
Aslında tablo 10 Hazirandan beri stabil. Seçimden sonra ki ilk üç gün muhalefet zafer sarhoşluğundan, iktidar şoktan önünü göremedi.
10 Haziran sabahından sonraysa, herkes her şeyin farkındaydı artık. Herkes alması gereken dersleri ve tedbirleri almış, pozisyonunu korumaya başlamıştı.
Bu ülkenin gerçeklerini bilen herkes, koalisyon ihtimallerinin imkânsızlığını biliyor, ufuktaysa erken seçimi görüyordu.
Lakin siyaset üstü olan güç, bir seçim riski daha almak istemiyordu. Ne olursa olsun bu iktidar değiştirilmeli, kısa süreliğine de olsa kurulacak hükümetle birkaç mevzi düşürülmeliydi…
Ancak Saray siyaseti her şeyi izleyip görüyordu. Seçim sürecini, kısmen de sonucunu şekillendiren gücün elinde kıvranan siyasi partileri, onlara sunulan projeleri, onların mahçup ve mecbur yaklaşımlarını analiz ediyordu.
Madem erken seçim kaçınılmazdı, o zaman muhalefet partileri yıpratılıp zayıflatılmalıydı. Bunun için de blöfler zinciri oluşturuldu.
Beklenilenin çok üstünde bir olgunluk, anlayış ve hoşgörüyle(kısmen) yaklaşıldı partilere. En çok kırmızıçizgisi olan taraf olmasına rağmen, diğerleri gibi çok fazla öne sürmediler bunları. Herkesle görüşüp, herkese açık kapı bıraktılar.
Herkes biliyordu asıl amacı!
Lakin atılan çatalla, karşıdakiler zor durumda bırakılıyordu, evet cevabı da hayır cevabı da muhalefetin zararınaydı ve hükümet kanadı bunu çok iyi biliyordu.
Bunu bildikleri için çok rahattılar. Kaybedilecek zamanın muhalefeti daha da zayıflatacağını, yapılacak bir erken seçimin oylarını artıracağını çok iyi biliyorlar.
Lakin erken seçim teklifinin kendilerinden gelmesinin kendi lehlerine olmayacağını da biliyorlar. Bunun içinde muhalefeti bu teklifi yapmaya zorluyorlar. En kötü ihtimal, biz şartları zorladık, alternatifleri tükettik, başka yol kalmadı deyip işi mubahlaştırmaya çalışıyorlar.
“Bu rahatlığın sebebiyse, kendilerine olan güvenden çok, muhalefete olan güvenlerinden kaynaklanıyor. “
Kendileri dışında ki tek hükümet ihtimalinde, sürenin çok kısa olacağının ve bu hükümetin en az iki aktörünün baraj altında kalacağının bilincindeler. MHP ve HDP aynı çatı altında bütün dünya arkasında kalsa 1 yıl yürürler. Bir yılın sonunda yine bütün dünya arkalarına geçse barajın altında kalırlar. Çünkü ne MHP’liler, HDP ile nede HDP’liler MHP ile kurulacak bir ittifakı seçmenine anlatamaz…
CHP zaten dönme dolaba dönmüş, grup başkan vekilleri bile başka partiye oyu verecek kadar laçkalaşmış…
Diğer alternatiflere gelince, küçük parti olarak AK Partiye yanaşacak her parti kendisini amaca ulaşılacak araç olarak kullanılmış ve yolun kenarına atılmış bir ifrazat olarak görecektir. Ne zaman, seçim sabahı, hemi de en erkeninden!
İktidar kaçınılmaz sona doğru giderken, rakipleri yıpratmak için çok kıvrak manevralar yapıyor. CHP’yi kaçak dediği saraya çekip ilkesizleştiriyor.
MHP’yi HDP ile aynı çatı yada çözüm sürecine mahkum edip itibarsızlaştırıyor.
HDP’yi ise demokrasi dışı ve şiddet içerikli eylemleriyle vurup, batıdan aldığı oylardan etmeye çalışıyor. (Öyle bir senaryo da ise HDP’nin sadece Kürt oylarıyla barajı aşmasının imkânsızlığını zaten biliyor)
Sonuç olarak iktidar, yılanın kuyruğunu tutmuş kirpi gibi stabil duruyor, yılan çırpındıkça kirpinin dikenlerine çarpıp ömrünü kısaltıyor…
Hayırlısı diyelim.
Ramazan’da siyaset orucu tutmuştuk, bu vesileyle bu orucu da bozmuş olduk.
Siyasetin insaniyetin hizmetinde olduğu bir toplum dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…