- 08-01-2020 19:25
- 14812
Toplumun çekirdeğini Aile, aileyi de Karı ve Koca oluşturur.
Bu oluşumun helal dairesinde olması da dinen uygun bir nikâh la mümkündür.
Nikâh; hukuksal, veraset, nüfus ve nafaka konusunu kapsamakla beraber işin helal ve haram boyutu da vardır.
Dinimize göre ise, evlenmelerine dinen mani bulunmayan iki kişinin bir birlerine haram olan fiil ve davranışın (başta cinsi ilişki olmak üzere) nikah akdi ile helal olmasıdır.
İşin içinde haramın helal olması söz konusu olduğundan dini değerler ön plana çıkar.
Onun için Nikâh belli şartlara göre olması gerekir.
Bu şartlar tüm İslam aleminde titizlikle uygulanırken, ülkemizde fıkıh kitaplarında(Eski tarihli daha önemli) detaylı biçimde yazılmaktadır.
Gönül ister ki, Din/Dinsizlik siyasete alet edilmeyip aslına uygun bırakılsa.
Ne yazık ki bu olmadığından her iki kesim (dini/dinsizliği siyasete alet edenler) gariban Müslümanları mağdur etmekte, fillerin tepişmesi onları ezmektedir.
Nikâh konusu da bunlardan biridir.
Öncelik olarak erkeğe boşanma hakkı verildiği gibi, nikâh akdinde de mehir belirleme ve alma da Kadına hak olarak verilmiştir.
Mehir: Kitap, Sünnet ve fıkıhta "saduk", "ecr", "hıba", "ukr", "alâik", "tavl" ve "Nikâh" kelimesi olarak da kullanılır.
Kadın veya velisinin (babası, yoksa dedesi) belirlediği ve oğlanın kabul ettiği nikâhtan önce belirlenen, satışı ve kullanılması yasak olmayan aynı veya nakdi herhangi bir şeydir.
Alt sınır için miktar belirtilmiş olsa da üst Miktar ve sınırı yoktur.
Nikâh akdinde belirtilmemiş olsa da yinede Mehir vardır ve nikâhın sonuçlarındandır.
Belilenmemesi veya geçersiz sayılması hatta mehir vermeyeceği şartı da olsa nikâh akdiyle mehr hak olur.
Zifafın gerçekleşmesi ile kadın; hakkı olan mehrın maliki olur.
Nikâh akdinde mehir belirlenmişse buna mehr-i müsemmâ denir.
Sonradan belirlenirse mehr-i misil denir.
Bu da peşin olana mehr-i muaccel ve sonradan verilecek mehr-i müeccel olarak iki kısımdır.
Hz. Ömer(ra) döneminde 400 dirhemle sınırlama getirilmeye çalışılmış kureyşli bir kadının Nisa suresi 20 ayeti delil göstererek itiraz üzerine bu sınırlama red edilmiştir.
Maide süresi 5 ayet:
"... Mümin kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz şartıyla, namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helaldır.."
Başlık parasını ( Maliki ve Osmanlı döneminde kısmi uygun görülmüş.) kaldırmak için bilinçsizce yapılan çalışmalar, kadının hakkı olan mehrin kalkmasına ve kadınların mağdur olmasına sebep olmuştur.
Son dönemler de de yasal boşanma sonucu belirlenen nafaka da tartışmaların ve erkeklerin mağduriyetini gündeme getirmiştir.
Gelelim boşanma ve hülle olayına.
Nikâh akdi nasıl ki belli şartlara bağlı ise boşanma ve sonrası da dini bazı kurallara bağlıdır.
Boşanmaya karar veren erkekle kadın arasında biri erkek tarafı ikincisi kadın tarafından olmak üzere iki arabulucu görevlendirmesi yapılmalıdır.
Tüm çabalar bu evliliğin yürüyemeyeceği sonucuna varılırsa, boşanacak erkek, kadına verdiği mehri develer yükü altın da olsa tüm mal varlığını da kaplasa, yüklü bir borç altına da girse boşayacak kadına verip üç telakla boşanmalıdır.
Bu üç talak bir defada değil üç defa ve her seferinde düşünme süresi sonrası olmalıdır.
Baskı, sinir hâli, sarhoşluk, aklın başta olmaması gibi mazeretler olmamalıdır.
Boşayan erkek veya boşanan kadın boşanma sonrası tekrar evlenmelerinin ve arkadaş olmalarının, konuşmalarının dahi haram olacağını bilmeleri gerektiğidir.
Nikâh nasıl ki o iki kişi arasında haramı helal etmiş, boşama da bu iki insan arasındaki ikinci bir evlilik olmadan tüm ilişkileri ve nikâhı yasaklamıştır.
Yanı helâli onlara haram etmiştir.
Bu haramın kalkması için "Hülle" ye ihtiyaç vardır.
"Hülle" ile "Hille" bir birine karıştırılmamalıdır...