BU HAZIMSIZLIK SİZİ DE BİZİ DE BİTİRİR

Tahammülsüzlüğün bu kadarı artık “yuh” dedirtir. Uçlar gittikçe sivriliyor sivrildikçe tehditler aldı başını gidiyor. Gerilim tırmandıkça tırmanıyor.

Gidişatın yönünü tayin etmek mümkün değil diyorum ama o yönün hiç de olumlu olmadığı herkesçe aşikâr.

Abdullah Gül, Hüseyin Çelik ve şimdi Bülent Arınç topun ağzında.

Bırakın aynı camiadan bir eleştiriye tahammülü, aynı tabandan hatta partinin kurucularından gelen en küçük kontrol dışı demeci bile hazmedemiyorlar. Yok böyle bir hazımsızlık yok böyle kontrol manyaklığı.

Her şeyden kıllanıp huylanmak, rahatsız olmak hali evet bence de diktatör psikolojisidir. Çıkıp eleştiri kılıflı hakaretlere misliyle hakaret etmek af edersiniz ama ahlaksızlığın daniskasıdır.

Ellerine tutuşturulan metinden farklı bir şey okumaya ya da konuşmaya yeltendiklerinde, gazeteciyi, televizyoncuyu, yazarı, politikacıyı yok etmeye çalışmak ve hatta diktatör hayranlarının eliyle kanlı tehditlere gömmek, Valiye, Kaymakama mevzuatı bir kenara koyup çiğnetmek, muhtara muhbirlik esnafa polislik ettirmek, neyin göstergesidir.

Kendilerinin dışında kimseye tahammülleri kalmamış bir siyasi hareketten bahsediyorum. İktidardaki siyasi hareketten bahsediyorum.

Dün birlikte olduklarını bugün linç eden bugün birlikte olduklarını da yarın linç etmeyi bir kültüre dönüştüren ve nerdeyse her sabah kalkıp mensuplarına antlar içtirecek bir hareketten bahsediyorum.

Sadece kendi sınırlarında değil sınırlarının çok ötesinde bile Kürtlere tahammülü kalmayan ve onları politik ve siyasal alanda nefessiz bırakmaya çalışan bir iktidar tarafından yönetiliyoruz. Ama diğer yandan yine kendi sınırlarında değil sınırlarının en uzağında bile Türklerin hamiliğine soyunan ve onlar için istemedik bir şey bırakmayan bir iktidar.

Sonra televizyonların karşısına geçip Kürtlerin Türklerden ne eksiği var teranesine sığınan bir iktidar.

İsviçre’nin Cenevre şehrinde yapılaması planlanan Suriye barış görüşmelerine Suriye coğrafyasının bir unsuru olan PYD’nin davet edilmesini kendine gurur meselesine dönüştüren bir iktidar ki PYD’nin katılmasına taş koyunca görüşmeler iptal edildi.

Komik olan şu ki Başbakan Davutoğlu çıkıp da şunu söyleyebiliyor "Cenevre'de PYD değil Suriyeli Kürtler olmalı"

Doğru ya PYD Papua Yeni Gineli Kürtlerdi. Ne oldu peki böyle daha mı iyi oldu. Bakın işte Obama'nın IŞİD'le mücadele özel temsilcisi Brett Mc Gurk geçtiğimiz hafta sonu Kobani'de YPG'nin başını çektiği Demokratik Suriye Birlikleri üyeleriyle görüştü.

Nereye kadar böyle gidecek. Anlamayacaklar, Kürtlerle yaşamayı başaramayacaklar.

Onlar anlamayıp beraber yaşayamadıkça, bir başkaları gelip elinden tutacak o Kürtlerin, silah da verecekler top da verecekler parayla da besleyecekler.

Ya siz oturup anlaşacak ve Kürtleri bu oyuna dâhil edeceksiniz ya da düşmanlarınız o Kürtleri alıp kendi takımlarına dâhil edip size karşı sahada oynatacak.

Alın size “IŞİD ile mücadele etsin” diye PYD'ye verilen silahlar PYD'nin silahlı kolu YPG tarafından Güneydoğu sınırından Türkiye'ye geçirilip özellikle de Cizre, Silopi ve Nusaybin'de kullanılıyormuş.

Sizce hangisi bu memleketin hayrına olur…

Bunu da bilin artık aptal değilsiniz ya...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ