- 22-03-2016 19:49
- 118
Hayatta sorunlara karşın çözüm üretmekle görevlendirilmiş kişi ve kurumların sorun oluşturmaları, sorunun kaynağı ve faili olmaları her zaman yaşadığımız en yaygın çelişkilerimizden biridir.
Sizi koruyacakların sizi tehdit edip hayatınıza kast etmeleri, bu çelişkilerin en korkuncudur. Bunu bu coğrafyada farklı şekillerde yaşamayan yoktur.
***
Korku mu nefret mi cinnet mi?
İki gün önce Batman’ın en yoğun noktalarından birinde, Dörtyol’da olağan bir trafik kazası yaşandı.
Her trafik kazası sonrasında olduğu gibi o kazanın da akabinde meraklı vatandaş etrafına kaza yapan araçların etrafına toplandı meraklı gözlerle izlemeye başladı.
Kazaya karışanlardan biri polis olunca olay farklı bir boyuta taşındı ve hangi duyguyla ya da hislerle bilemem, bazıları korkuyla olduğunu söylüyor, aracı kazaya karışan polis, belindeki silahı çekerek havaya sıkmış ve kalabalığı dağıtmaya çalışmış.
Buna gerek var mıydı?
Aylardır ve de yıllardır süren bu savaşın bu toplumu ve toplum içerisindeki memuru soktuğu duygu haline bakın.
Bir trafik kazası etrafında biriken meraklı kalabalığı dağıtmak için polis, şehrin en kalabalık yerinde havaya ateş açabiliyor.
Havaya ateş açıp kalabalığı dağıttıktan sonra da olay yerinden kaçabiliyor.
***
Düzeni Sağlayacakların Düzensizliği
İçişleri Bakanlığı Zabıta Yönetmeliğine bakarsanız “Belediye zabıtası: Beldenin düzenini muhafaza eden, belde halkının esenlik, sağlık ve huzurunu koruyan, yetkili organların bu amaçla alacakları kararları uygulayan özel zabıta kuvvetini ifade eder” diyor.
Peki, bizim zabıta ne yapıyor? Şehrin en olmadık yerine olmadık bir baraka koyup üstüne Zabıta Amirliği yazıp önündeki kaldırımı da işgal edecek şekilde dört aracını sergileyebiliyor.
Hadi gelin de bu düzensizliğin sorumlusu, vatandaşın yaya kaldırımını işgal eden Zabıta Amirliğinden düzeni sağlamasını bekleyin.
Bu ne yaman çelişki, değil mi ama…
***
Korktuğunuz Kadar Bağırırsınız
Birileri bağırmaya sesinin yükseltmeye başladı mı nutuklar çekmeye başladı mı bilin ki başımız belada.
Başbakan Davutoğlu, parti grubunda teröre çok sert tepki göstermiş.
Sesiyle salonu inleten Davutoğlu, "Korkmadık, korkmayacağız. Ayaktayız, ayakta olacağız, dimdik olacağız" demiş.
Bilinmelidir ki bağıran her insan örtük korkularını gizlemek için sesini yükseltir korkmadığını kanıtlama derdiyle korktuğu oranda sesini yükseltir.
İtiraf edin artık korktuğunuzu kabul edin ki tedbir alın, korktuğunuzu kabul edin ki çözüm üretin.
Alın size İstanbul’da sonra Avrupa’nın göbeğinde, insanların siz politikacıların nutuklarınızın ve diklenmelerinizin sonucu yaşadıklarına öldüklerine bakın artık.
Sözüm ona siz korkmuyor ama başkalarını korkutabiliyorsunuz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4 gün önce yaptığı konuşmada "Brüksel'de veya AB'nin herhangi bir şehrinde bu bombaların patlamaması için hiçbir sebep yok" demiş ve Avrupalıyı korkmadıklarımızla korkutmaya çalışmamış mıydı?
Bu ne yaman çelişki değil mi ama?