- 12-04-2018 20:50
- 52
Sayın Cumhurbaşkanımız Kadınlar günü dolayısıyla yapılan toplantıda şunları ifade etmiştir. Din alimleri bu günkü dünyada yaşamıyorlar. Çok farklı zamanlarda yaşıyorlar. Çünkü İslamın güncellen-mesini bilmeyecek kadar aciz bunlar. Bizim mukaddes kitabımız Kur’andır. Kur’ana ters değilse mesele bitmiştir. Hocalarımız ne yapıyor. Niye sessiz kalıyor. Farazi tartışmalar günümüzün bir parçası gibi anlatmak hiç kimseye fayda sağlamaz. Diyanet yüksek din kurulu ne yapar? Sessiz kalıyorlar. Bu ortam fetö gibilerin sahneye çıkmasına sebep oluyor. Halkın din duyguları istismar edilerek halk iradesiz varlıklara dönüştürülüyor demiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımız bu ifadeleri ile bu günü ve geleceğimizi şekillendirecek olan İslam anlayış ve yaşantısını dile getirmiştir. Bu günkü İslam anlayışımız ve yaşantımız Kur’anı değildir. Çağların birikimi olan rivayet kültürüne dayalıdır. Din alimleri geçmiş çağlardaki alim ve ulemanın eserlerini tercüme ederek onların eserlerini ve yaşantılarını kaynak göstererek şahsiyetlerini oluşturmakta ve insanımıza rivayet dinini lanse etmektedirler. Bu anlayış din birliğini ve bütünlüğünü temin etmekten uzaktır. Daha önemlisi kıyamete kadar baki kalacak olan Kur’ani Kerimi gündem dışına çıkararak Meşhurlaştırmaktadırlar. Furkan suresi 30. Ayeti kerimede bu günkü Müslümanların Kur’anla alakalarını en güzel ve çarpıcı bir şekilde ifade edilmektedir. Bu ayeti kerimede yüce rabbimiz şöyle buyurmaktadır. ’ Ve (o gün) Rasül diyecek ki Ya Rabbi benim toplumum bu Kur’anı yalnızlığa mahkum etti.’ Bu ayetin ifadesi ile elde bulunan Kur’an hayatın dışında tutulmaktadır.
Bu günkü Müslümanların Kur’anla ilişkisi, eldeki Kur’anı kerim nesneleştirilerek hayattan dışlanmıştır. Kur’anın anlamına değer verilmeyerek tüketilmiştir. Şahısların, cemaat, tarikat liderlerinin görüş ve düşünceleri ön plana çıkmıştır. Kur’anı Kerimi tüketen zihniyet bu durumu örtmek için Kur’anı aşırı yücelterek yaklaşılamaz, dokunulamaz hale getirmiştir. Neticede insanımızın Kur’anla alakası kesilmiştir. Bu durum Kur’anın günümüze hitabını engellediği gibi geleceğimizi şekillendirmesini de önlenmektedir.
Dini bir nesne çıkar kapısı görenler sahneye hakimdirler. Rivayet kültürünün şekillendirdiği, Batı emperyalizminin dizayn ettiği Müslüman kimliğinden kurtularak Allah c.c. hitabına mazhar olmanın vakti gelmiştir. Zuhruf suresi 44. Ayeti kerimede ‘Kuşkusuz bu vahiy senin ve kavmin için bir şeref ve itibar kaynağıdır. Fakat zamanı gelince hepiniz ona karşı aldığınız tutuma göre hesaba çekileceksiniz’ buyrulmaktadır. Bu mesaj bize Kur’anı hayat tarzı haline getirmemizi o alim, bu alimin oyuncağı olamamamızı, rivayet dinini bırakarak, dirayet dinine yönelmemiz gerektiğini bildiriyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği ifadeler bu ayet kapsamında değerlendirilmelidir. Kısır çekişmeler terk edilerek, toplumun gerçek dinin kaynağı Kur’anı kerimle tanıştırılıp, Kur’an çağımızı yönlendirmelidir. Diyanet teşkilatı yeniden dizayn edilerek Kur’anı hayat tarzı haline getiren, Kuranla hem hal olan dirayetli alimler görev almalı. Camiler bilinçli ve samimi Rızayı ilahi için görev yapmak isteyenlerin sevk ve idaresine bırakılmalı. Camiler Allahın evi hayatın merkezi haline getirilmelidir. Aksi halde lafı güzergah olarak aynı hayat devam ederek, mana ve maksadından uzaklaşarak insanımızı pisliğe mahkum edeceği gibi gelecekte heder olacaktır.
Allah c.c. cümlemizi her anımızın hesabını Kur’ana göre verebilen kullardan eylesin.