- 26-07-2015 22:18
- 2
…
Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
Uçurtması geçiyor ağaçlardan,
Siz de böyle koşmuştunuz bir zaman
Çocuklara kıymayın efendiler
Bulutlar adam öldürmesin
***
Kederli günlerimizden birini daha yaşıyoruz. Sanırım bölgenin kaderi oldu yas tutmak.
Henüz birinin kederi geçmeden başka bir felakete doğru sürüklenmek, en sık karşılaştığımız durumlardan biri artık.
Diyarbakır’da HDP mitinginde meydana gelen ve 5 kişinin ölümüne yol açan saldırıdan sonra, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde bulunan Amara Kültür Merkezi’nde de haince bir saldırı gerçekleşti.
32 gencin ölümüne, 100’ü aşkın kişinin ise yaralanmasına neden oldu.
Kobanê’ye gitmek için bir araya gelen 300’e yakın genç, kültür merkezinin bahçesinde ölüme uğurlandı.
Kobanê’yi yeniden inşa edecek olmanın verdiği heyecanla güler yüzle poz vermişlerdi oysa.
O 300 gençten 32'si yaşamıyor artık.
Her biri ana kuzusuydu. Pırıl pırıl bakan ve umut kokan çocuklardı onlar. Mutlaka ki anneleri, uyandırmaya kıyamıyordu, ellerine çöp batsa yürekleri hopluyordu.
Kim bilir ateşlendikleri için sabahlara kadar başlarında beklemişti babaları.
Hayalleri vardı mutlaka. Bir de umutları. Kobanê’deki çocukların da umutlarıydılar aynı zamanda. Kütüphane yapacaklardı, ellerinde oyuncaklarla gülümseme olacaklardı onların yüzlerinde.
Suruç’ta bir bomba ile paramparça edildiler.
Oyuncakları sevmeyen adamlar, yok etti onları.
Gazete parçaları ile örtüldü bedenleri. Yürek dayanamazdı çünkü görmeye. Maazallah çıldırabilir, aklınızı oynatabilirdiniz onları o halde görünce.
Topladıkları oyuncaklar kaldı geride. Ve bir de omuz omuza çektirdikleri fotoğraf kareleri.
“Dünya kirletilmişse üstünüze sıçramış bir şey vardır mutlaka” diyordu ya şairin biri, haklıydı aslında.
Tepeden tırnağa çamura batmış birileri vardı aramızda.
Umutlara düşman, çocuklara düşman, oyuncaklara düşman… Kandan beslenen birileri…
Oysa edilen hangi kazanım, onların hayatlarından daha kıymetli olabilirdi ki?
Bir bireyi yok etmek, toplumu yok etmek demek değil miydi?
“Masum insanları öldürmenin utancını kapatacak büyüklükte bir bayrak yoktur” diyorlardı.
O halde şimdi yaşamak mı daha iyi, yoksa ölmek mi?
Ahhh o pırıl pırıl çocuklar…