- 27-10-2014 20:50
- 134
Çağdaş hayat felsefesi, hayata bakış açısı ile insanlığa zulüm, kan ve gözyaşı getirmiştir. Bilimsel alanda birçok yenilik ve gelişme getirmiş olması olumlu tarafı olarak görülebilir. Ancak aile hayatını yozlaştırması, gençlikteki kültürel aşınma ve ahlaki çöküntü çağdaş hayat felsefesinin olumsuz yanlarını bize göstermiştir.
Çağdaş bakış, günümüzde savaşların artmasına, çatışmaların sürdürülmesine ve hakların ihlal edilmesine zemin hazırlamıştır. Çağdaş hayat felsefesinin, materyalist bakış açısı, insanın hayata maddeci bir bakış ile bakmasına neden olmuştur.
Çağdaş yaşam felsefesinin dayanak noktası güç yani kuvvettir.
“Kuvvetli olan kazanır” temel felsefesini esas olarak alır. Bu felsefe ile hareket eden insan, çatışmacı bir ruh haline bürünür.
Hayatı mücadele alanı olarak tanımlayan bu felsefeye iman edenler herkese rakip gözü ile bakar. Kazanmak için mücadele etme gereği ile yardımsever olmak bir yana insanları engel olarak görürler. Hayat menfaatler ile sürdürülen bir mekândır bu anlayışa göre...
“Büyük balık, küçük balığı yutar” felsefesi, insana, “eğer büyük ve güçlü değilsen yenilir ve ezilirsin” der.
Buna göre dayanışma yerine çatışma, kardeşlik yerine düşmanlık yapılır.
İnsanın fıtratında menfaatini düşünmek elbette olacaktır. Ancak insan, menfaatini gözetirken diğer insanlara haksızlık ve zulüm yapmamalıdır. Meşru bir şekilde diğer insanlara zarar vermeden menfaatini arayabilir ve bunun için gayret de gösterebilir.
Hak yerine kuvvetin esas alınması ile toplum içinde fertlerin mücadelesi ve çatışması hâkim olur.
Çağdaş yaşam, temelini kuvvet ve güç üzerine bina ederken, İslam hak ve hukuk temeli üzerine bina kurur. İslam elbette güçlü olmayı da tercih eder. Ama güçlü olmayı zayıfı ezmek için değil, hakkı hâkim kılmak için ister.
Toplumsal bakış açısı ile çağdaş hayat felsefesi insanları birbirinden ayırmıştır.
Irkların üstünlüğü ile ulusal devletler kurulmasına sebep olan bu felsefe sonucu Hitler ve Mussolini gibi ırkçı liderler ortaya çıkmıştır.
Diğer taraftan Yahudiler dinlerini de bu bakış açısına kurban ederek Siyonizm’i ilke edinmişlerdir.
Fertleri ve toplumları birbirine kenetleyen unsur çağdaş yaşam felsefesine göre ulusken İslam’a göre insanları birbirine kenetleyen, ümmet anlayışıdır.
Zira insanın ne ırkını seçmesi, ne de ten rengini ve genetik yapısını seçmesi iradesi iledir. İrade dışı olan şeyler için kazanç ve kayıp söz konusu değildir.
Çağdaş felsefe, insanın ruhi ihtiyaçlarını ve gelişimini hiç düşünmez iken, İslam insanın ruhi ihtiyaçlarına ve gelişimine de önem verir.
İslam, insanların Hz Âdem’in çocukları olmaları nedeni ile aslında birer kardeş olduklarını zikreder.
Her ne kadar Kabil’ler Habil’lere zulüm yapıyor olsalar da Kabil’lere karşı zalim olmayı değil zulümlerine karşı durup onları zalim olmaktan kurtarmayı öngörür.