- 23-09-2024 00:01
- 22-09-2024 15:52
- 2930
Bir insanı intihar seviyesine ne getirir?
Umutsuzluk mu, mutsuzluk mu, korku mu, gelecek kaygısı mı, kendini değersiz hissetmek mi?
Belki bunlardan biri ya da birden hepsi…
Ama yine de yahu bu kadar güçsüz müyüz?
Toplum olarak, bireysel olarak problemlerle baş etmeyi mi bilmiyoruz, yoksa duygularımızı mı bastıramıyoruz? Hayata tutunmak, zorlukları aşmaya çalışmak, soğukkanlı olmak, dirayetli ve metin olmak…
Hayat bir mücadeleyse hayatı anlamlı kılan, hayatımızdan bize yadigâr kalacak anılar bu zorlukların üstesinden gelmek değil midir?
Hayatın zorluklarının kendimizi gerçekleştirmek olduğunu, başaramadığımız yerde her defasında yeniden başlayacak güce sahip olduğumuzu mu unutuyoruz?
Milenyumun başındaki yıllarda Batman yine intiharlarla gündeme gelmişti.
Ulusal basının epey dikkatini çeken vakalar, bilim adamlarının da çalışmalarına zemin hazırlamış ve nice makaleler, tezler, yazılar, haberler ardı ardına sıralanmıştı.
O dönem intihar edenlerin çoğu genç kızlardı.
Bu durum intiharları daha çarpıcı hale getiriyordu. Aradan neredeyse çeyrek asır geçti. Bugün konuştuğumuz şey yine intihar vakaları!
Bu memleketin kaderidir 20-25 yılda bir aynı döngüyü yaşamak, aynı sarmala dolanmak! O dönemlerin problemleri hala peşimizi bırakmış değil demek ki!
Bir insanı pes etme eşiğine ne getirir?
Can tatlıdır, yaşam kıymetli.
Herkes kendini sever en çok…
Öyle değil mi?
Ne yazık ki yaşanılan ekonomik zorluklar, maddi yetersizlikler aile içinde huzurun, umudun, özgüvenin belini kırabiliyor!
Ekonominin insanları zorladığı bir dönemde intihar vakalarının artması akıllara ilk bunu getirir. Maddi yetersizlikler insanı umutsuzluğa, umutsuzluk da ruhları, psikolojileri karanlığına iter!
İşsizlik, ev sahibi-kiracı ilişkileri, alım gücünün düşmesi, gelir dağılımındaki dengesizlikler, ödenemeyen borçlar…
Hatta evlenmek isteyen gençlerin maddi nedenlerle, ailelerin lüks takıntısı veya diğer yüksek beklentileri yüzünden evlenememesi… İnsanları çıkmaza sokan öyle çok ekonomik temelli neden var ki! Maalesef…
Peki, sadece buna bağlanabilir mi?
Elbette hayır!
İnsanlar kendini değerli hissetmiyor!
Biz sadece biz değiliz! Nesillerle beraber hayata bakış açımızı, ruh halimizi, kültürümüzü de ileriye, geleceğe taşıyoruz. Bu sorumluluk hepimizdedir.
Lakin başta Batman Üniversitesi olmak üzere üniversiteler, akademisyenler, Emniyet, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve ilgili kurumlar intihar vakaları ve diğer toplumsal olaylar ile ilgili müşterek çalışmalar yapmalı, nedenleri üzerinde durmalı ve bu yolla çözüm arayışına girilmelidir.
İnsan canı gibi, toplum huzuru gibi önemli meselelerde bilimsel veriler elde etmek, bilimsel çözümler üretmek gerekmektedir. Hatta bana sorarsanız Meclis bir araştırma komisyonu kurup bunu her yönüyle araştırmalıdır.
Toplumsal problemler varsa; eğitim sisteminden adalet sistemine, sosyal yapıdan ekonomiye, medyasına, sosyal medyasına kadar her şey masaya yatırılmalı ve sorgulanmalıdır. Çünkü toplumsal sorunlar bunlardaki eksikliklerden, hatalardan beslenir. Yarınlarda da aynı problemlerle karşılaşılmaması için doğru yol izlenmeli, önlem alınmalıdır.
Okullarda verilen beden eğitimi dersi gibi ruh eğitimi dersi de verilmelidir! Motivasyon eğitimleri verilmeli; disiplin, hümanizm, güzel idealler, hayat bilgisi değil hayatın ta kendisi öğretilmelidir. Okullar idealist nesiller yetiştirmeli, amaç edindirmeli gençlere! İyiyi, güzeli, naifliği vermeli, çözüm odaklı bireyler yetiştirmelidir. Çocuklar, gençler psikoloji öğrenmeli, psikolojik destek de almalıdır. Bedenen olduğu gibi ruhen de sağlam bireyler yetişmelidir.
Yine devlet, kurumları aracılığıyla vatandaşın daima yanında olduğunu hissettirmeli, vatandaşa o özgüveni, o umudu aşılamalıdır.
En önemlisi de adalet. İnsanların adalete, hukuka güveni, teslimiyeti tam olmalıdır. Bu bir devlet için de bir millet için de vazgeçilmezdir.
Toplum olarak birbirimize sahip çıkmalı, aklıselimi korumalıyız. Son dönemlerde artan intihar vakalarının son bulmasını diliyorum. Ancak böyle hassas bir konuda kamu kudreti devreye girmeli, bilim konuşmalıdır.