CHP’DE SULAR DURULMUYOR

Kasetle gelen mi desem, getirilen mi desem? Nasıl geldiği oldukça önemli olan ve hangi? Şartlarla gideceği ya da gönderilmesi gereken Sayın Kılıçdaroğlu yine Genel Başkan seçildi. Bunca olaylara ve farklı, farklı Ali Cengiz oyunlarına, engellere rağmen seçilmeye seçildi denilmeli mi?
Maalesef halkın umuduyla bakılan ama kendisine bile faydası olmayan ve bu gidişatla olamayacak CHP’de sular bir türlü durulmuyor. CHP bir parti mi? Yoksa parti görünümlü fokur, fokur içi kaynayan bir cadı kazanı mı?
Birleşik fikirler ile zıtların star savaş arenası mı? İnanın halen anlayabilmiş ve anlatacak durumda değilim. Yalnız bildiğim şu ki halkın umudu değil.
İstikrarlı bir parti hiç değil AKP’ye muhalefet edebilecek özellik ve niteliklerden çok, çok uzak bir topluluk ama gerçek bir parti değil.
1-    Nazik siyasi bir dil kullanmıyorlar.
2-    Halka anlatacak iyi bir hikâyeleri yok.
3-    Ülkeye verebilecekleri projeleri yok.
4-    Ekonomiyi istikrara kavuşturacak bilgi ve becerilerden kadrolardan yoksunlar.
5-    İçi dolu değil kadro olamıyorlar. Vekil oluyorlar vekillik ve hizmet yapmıyorlar.
6-    Halkla aralarında aşılmaz setler var.
7-    Halen kentli sınıf, köylü sınıf alışkanlıklarından kurtulamıyorlar.

Bu maddeleri çoğaltmak, uzatmak o kadar mümkün ki es geçiyorum var da var.
Bu koltuk sevdası bu Millete, bu Vatana çok büyük bedeller geçmişte de, şimdi de ödetmedi mi? Ödetmiyor mu? “Ben” “Süper Ego” bireysel çıkarlar, şan şöhret ve reklamize olma duygusu bu kadar çok önemli mi? Evet önemli olsa gerek ki gitmesi gerekenler onurla, şerefle, insanca medeni olarak git-mi-yor-lar mutlaka skandallar mı gerekiyor gitmelerinde rol alacak rezil olarak mı gitmek iyi oluyor bu tarz daha mı moda oldu?
Dediğim gibi gitmesi gerekenler her şeye rağmen maalesef gitmiyorlar.
 Çok merak ediyorum ve cevabını bulmak istediğim bazı sorular var. Açıklıyorum Milli İrade yani Türk seçmeni.
1-    Bu siyasilerin gerçek yüzlerini yani makyajsız ve maskesiz hallerini hakikaten biliyor mu? Bilerek mi seçiyor?
2-    Siyasileri ve icraatlarını yakından takip ediyor mu? Ediyorsa beğeniyor mu? Tepkili mi?
3-    Oy vermeye giderken geçmişi hatırlıyor mu? Parti program ve tüzüklerini bilerek mi oy veriyor?
4-    Bu seçmen bu siyasileri hak ediyor mu? Kişi celladına aşık olabilir mi? Olmalı mı?
5-    Kendisinin “asıl” seçtiklerinin “vekil” olduğunun farkında mı? Pesisizm’e kapılmak anaforunda boğulmak Türk seçmeninin bir eksikliği, bir zaafı mı?

Aslında sormam gereken ve aydınlatılmaya muhtaç onlarca sorularım var da anlayabilene, cevaplayabilene aşk olsun deyip sormamayı ve zamana bırakmayı şimdilik daha çok uygun buluyorum.
Milli irade diye adlandırılan bu irade bu kategoriye giren siyasileri seçtiyse ki seçti kabullenmekten ve sabretmekten başka çare var mı?
Hukuka saygılıysak eskilerde MHP’nin “ya sev, ya terk et” diye bir sloganı vardı hatırlayanlar hatırlar. Bende bireysel olarak karşı slogan üretiyorum.
Sevmek zorunda değilim terk etmeyeceğim de seçmesini öğreteceğim kalemimle, bilgilerimle o zaman göreceğiz kimler terk edecek ya da gece yarısı kaçmak zorunda kalacaklar gerçi bu slogandan öte bir paragraf oldu farkındayım ama realite bu.
Sabırla koruk helva olurmuş. Ne yapalım? Elden bir şey gelmiyor aydınlatmaktan başka.
Biz “asıl”sak onlar “vekil”se ve de hatalar, yanlışlar girdabındaysalar onlar terk edecek bizler değil halk, millet, topyekûn vatandaş ülkesini terk etmez etmemeli de.
Suçlular kaçar, onlar terk eder bu kaçış ve terk etmeler bizlere değil onlara layıktır, diye düşünüyorum. Biliyorsunuz Roma bir günde kurulmadı.
Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve Sonsöz okurlarımız.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ