- 18-05-2020 18:23
- 34
Gözle görülemeyen küçücük bir virüs tüm dünyanın dengesini bozdu. Olay sadece tıbbi bir krizden ibaret değil. Siyasi, ekonomik, psikolojik, sosyal…
Hayatın her anına ve alanına giren, tüm alışkanlıklarımıza müdahale eden bu virüs ile mücadele etme şansımız var mı?
Tabii ki var. Tanımlanamayan virüs kimliği bertaraf edildikten sonra, yapılacaklar ve yapılmayacaklar listesi hazırlandı.
Devlet tedbirler aldı, vatandaşlar uyarıldı. Başarı için devlet ile vatandaşın birlikte çalışması şarttı. Vatandaş istediği kadar kurallara uysun, devlet gerekli hazırlıkları yapmazsa bir anlamı olmazdı. Tam tersi olarak, devlette istediği kadar hazırlık ve çalışma yapsın, vatandaş belirlenen kurallara uymazsa, sonuç almak olanaksızdı.
Tüm dünyaya baktığımızda, devlet olarak iyi bir sınav verdiğimizi söyleyebiliriz. Lakin vatandaş olarak, hala çok büyük zaaflarımız var.
Devlet istediği kadar, sağlık çalışanlarını, askerini, polisini, zabıtasını, öğretmenini, imamını, halkın emrine amade etsin, bedava sağlık hizmeti versin, maaşını eve kadar getirsin, yasaklar koysun, eğitimler versin, eğer vatandaş her gün domates almak için dışarı çıkarsa, bu iş çözülmez!
Domates almazsanız ölmezsiniz. Hadi illa ki almak istiyorsunuz, 1 yerine 10 kilo al, 10 günde bir çık.
Ama yok, her gün domates, her gün kola, her gün luppo…
Sonrada markette izdiham, trafikte izdiham, sokakta izdiham…
İzdihamın olduğu yerde de hiçbir güç sizi koruyamaz. Maske, eldiven, sosyal mesafe gibi kurallara uysanız bile mutlaka bir açık verirsiniz. Az çıksanız az açık verirsiniz ama çok çıkarsanız, çok açık verirsiniz ve virüs taşıdığını bilmeyen birinin dokunduğu yere dokunur ya da hapşırığına maruz kalır yada nefesine dokunursunuz…
Taziye için bir araya gelenlere, mevlit verenlere, parti düzenleyenlere hiçbir şey demiyor. Allah ıslah etsin.
Devlet ve vatandaş bu kadar kasılmış, bu kadar yorulmuşken, sizin yaptığınız, insanı değil insanlığı tehdittir.
Kurallara uymayarak, sadece kendinizi değil tüm yakınlarınızı hatta tüm şehri tehlikeye atıyorsunuz.
Sizin gevşekliğiniz yüzünden, anne baba, eş, kardeş, evlat, komşu, iş arkadaşı ve yolda karşılaştığınız herhangi biri tehdit altında.
Olan, hep bana bir şey olmaz diyene oluyor!
Ona canı cehenneme de diyemiyorsunuz. Çünkü o sadece kendi canını değil tüm çevresini de beraberinde sürüklüyor.
Bunun içinde bizim kurallara uymamız yetmiyor. Çevremizin de kurallara uyması gerekiyor. Biz uyacağız, çevremiz uyacak, devlet gerekli önlemleri alacak, bu iş bitecek inşallah. Zincir bir yerden koparsa bu iş daha çok uzun sürer.
Dışarı çıkma sıklığımızı kontrol edelim, alışveriş merkezlerine kesinlikle girmeyelim. Zorunlu alışverişlerimizi uzun aralıklara yayalım. Cadde sokaklarda dolaşmayalım, yaşlılarımızı koruyalım, maske ve eldiven kullanımını basite almayalım.
Ramazanı, bayramı, yazı ve hayatı zehir etmeyin. Ne kendimize ne ailemize nede şehrimize…
Sizin canınız bile size emanetken, başkasının canını tehlikeye atmanız en büyük cürümdür!
Bunu yapmayın. Dişinizi sıkın, zevklerinizden, konforunuzdan, eğlencenizden biraz taviz verin. Verin ki can vermeyin verin ki yakınlarınızı toprağa vermeyin verin ki memleketin itibarını yerle bir etmeyin…
İnsanların verilen bunca emeğe saygı gösterip, bu işi ciddiye aldığı, bana bir şey olmaz deyip tüm çevresini tehdit etmediği yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…