- 05-12-2017 20:06
- 22
Ülkemizde garip şeyler oluyor.
İddialar ve verilen cevaplar yenilir yutulur cinsten değil.
Milyonlarca insanın vekâletini alan iktidar ve ana muhalefet partisi, nezaket kuralından uzak, hakaretvari biçimde birbirini suçlamaları hiçte hoş değildir.
Bundan dolayı çocuklarımızı haberlerden uzak tutmaya çalışıyor size de tavsiye ediyorum.
"Vekil asil gibidir" kaidesince, oy verdiğimiz siyasi partilerin hayır ve şerlerin neticesi bizleri de ilgilendirir.
Muhalefetin iddiaları yalansa, iftirasından dolayı ahirette davacı olma hakkı var.
Doğru ise iktidara oy verenlerin dünyevi bir menfaat elde etmedikleri gibi, ahirette adlarına işlenen bu günahların hesabını verme ve azap görme durumu da söz konusu olabilir.
Bu konuları bir kenara bırakarak farklı bir konuyu yazmaya çalışayım.
Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mecliste partisinin grup toplantısında;
"Nerede işinin altından kalkamayan, nerede tembellik yapan biri varsa hemen şu tarz ifadelerle sıyrılmaya çalışıyor; "Beyefendi böyle istiyor, Cumhurbaşkanımız, Külliye böyle istiyor."
Ömrümde görmediğim insanların tavsiyesine kadar her konuda kullanıldığı anlaşılıyor.
Bir gazetecinin, "Bugün saydınız tek-tek, sözleriniz bürokratik yapıya mıydı? Benim adıma özellikle bakanlar dediniz..." sözlerine yanıt verirken de Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hepsine, hepsine. Tepeden tırnağa tepeden tırnağa, istisnası yok. Kendi ailem de dâhil" dedi. (HABERTURK.COM 28.11.2017)
"İşin altında kalkmayan tembeller, tepeden tırnağa kadar, ailem olsa dahi"
Bunu söyleyen birileri olsa şüphe ile karşılanır, ancak bizatihi cumhurbaşkanının söylemesi vehim bir durum.
Sayın Cumhurbaşkanını gurubunda yaptığı ikaz takdire şayan ancak yeterli değildir.
Gereğini yapması lazım...
Tembellik yapan bakan ve bürokratları görevden almalı.
Hz Ömer'in oğlu Abdullah bir deve satın alır.
Deveyi devletin develerini güden çobana verir.
Devletin otlaklarında deve yer, içer, iyice semirir.
Bir gün Abdullah satılması için pazara götürür.
Hz Ömer deveyi pazarda görür, kimin olduğunu sorar. “Oğlunun” derler...
Ömer; “Vay, ne güzel... Hem halife oğlu olasın, hem böyle iş edesin... Deveyi aldığın tutarı sen al, gerisini götür, devlet hazinesine teslim et.” der.
Hz Ömer; “Hayrola hanım bu elbiseyi yeni almışsın, ancak ben sana bunun için para verdiğimi hatırlamıyorum.”
Eşi; “Ya Ömer, doğrudur. Ben elbiseyi bana verdiğin harçlıklardan biriktirip aldım.” deyince, Hz Ömer, “Ya öyle mi. Demek ki ben fazla maaş alıyorum. Yarın gidip maaşımda indirip yapılmasını teklif edeyim.” der. (Milat gaz. Alıntı)
İşte İslam’ın önem verdiği adalet biçimi budur.
Halktan saklasak da haktan saklanmayacağı bilincinin olmasıdır.
Burada hesap vermezsek ahirette mutlaka cezasının verileceğidir.
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Size spesifik şikayetler mi geldi?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Tabii canım hepsi geliyor. Kimse de bizi affedersiniz kullanma yoluna gidemez. 'Beyefendi böyle dedi, Cumhurbaşkanı böyle dedi'. Geliyor karşıma, kardeşim kim söyledi? Filanca söyledi, ne söyledi? 'Beyefendi böyle dedi'. Ver ismini. Ama... Ne âmâsı? Ver işte. Şikayet ediyorsan ver ismini, ben de hakkından geleyim. Görevden almaksa görevden alırım. Olanları görüyorsunuz. Biz, artık bu makamı kullandırtmayacağız. Ne gerekiyorsa onu yapacağız. Çünkü bu makamlar öyle sahtekârların, dolandırıcıların kullanacağı makamlar değil."(HABERTURK)
Durum Cumhurbaşkanına arz ediliyorsa varın işin vahametini siz düşünün? "İsim ver gereğine yapayım?" İsim verilmese de gereği yapılmalı.
Bu çirkin tezgâh bozulmalı.
Gereği yapılmazsa korku ve sindirme artarak devam eder.
Çalışkan, dürüst ve fedakâr bakan ve bürokratlar da sindirilir. Baş edilemez bir hal alır.
Cumhurbaşkanlığı makamı hesap sorma makamıdır.
İddiaların iması dahi büyük tehlike ya gerçekse ve gereği yapılmazsa...
Sıkıntılı olan adaletimiz daha büyük sıkıntılarla baş başa kalır.
Adalet, çıkarımız doğrultusunda istemek güzel, ancak çıkarımızı zedeleyen adaleti talep etmek en güzel olanıdır.
Dünya, baki kalınacak bir yer değildir.
Allah'ın af etmediği kul hakkı çok önemli...
Hesaba çekilmeden hesabımızı yapalım.
Başıboş değiliz.
Yaptıklarımızı kayıt altına alan melekler var.
Mahkemeyi Kübra’da "Miskal zerre kadarının" hesabının sorulacağı bir gerçektir.
İşin sonunda gidileceği Cennet ve cehennem olduğudur.
Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem; "Bir kısım insanlar, Allah'ın mülkünden haksız bir surette mal elde etmeye girişirler. Hâlbuki bu, kıyamet günü onlara bir ateştir, başka bir şey deği."( Buhari, Humus7) DUA VE SELAMLARLA