- 13-02-2023 00:03
- 12-02-2023 16:26
- 124
AFAD, Maraş merkezli, 7.5 büyüklüğünde bir deprem için 2019'da 26 ilin katılımıyla bir tatbikat yaptı. “Türkiye’nin en büyük deprem tatbikatı”nı Ankara’dan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yönetti.
AFAD, çevre illerle nasıl koordinasyon sağlanacak hepsini planlamış. Hatta yetmemiş Maraş'ta yıkım ve kurtarma görüntülerini de profesyonel oyuncuların katılımıyla 21 dakikalık bir video ile canlandırmış.
Youtube’ta “Kahramanmaraş 2019 Ulusal TAMP Tatbikatı” diye aratırsanız hala duruyor orda. Ve altına yazılan yorumlardan biri “Devlet biliyor muymuş bu depremin olacağını?” Diğer bir yorum ise bunun cevabını veriyor “Herkes her şeyin farkındaymış…”
Nasıl olmayalım. Bakın, Hatay Valiliği AFAD’la birlikte 2021’de 7.7’lik Maraş depremi senaryosu hazırlamış! Hatay Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünün 2021’de hazırladığı, İl Afet Risk Azaltma Planı kapsamında 2 de çalıştay yapılmış.
Çalıştay sonucunda hazırlanan raporda Antakya’nın 6 farklı fay zonu arasında kaldığı belirtilerek, oldukça aktif bir bölge olduğuna dikkat çekilmiş ve özellikle Maraş Grabeni için risk uyarısında bulunulmuş. Halk tehlikeden habersiz denmiş, şehir zayıf zeminde, ruhsatsız yapılar var, yapılaşmada denetim eksikliği var, imar barışı sonucu oturum izni alan binaların depreme dayanıklı olup olmadığı bilinmiyor, zemin etüd labaratuarları yetersiz denmiş.
Denmiş ve uyarılara yer verilmiş. Ama o günden bugüne kim ne yapmış? İmar affı çıkarılmış.
Türkiye’de bugüne kadar 22 imar affı çıkarılmış. Son imar affı teklifi de 11 Ekim 2022’de TBMM’ye gelmiş. Yaşadığımız felaketin ardından yasalaşır mı dersiniz? Yok herhalde, demeyin siz demeyin yine. Olur mu olur. Hatta “bittabi” deyip yeni kamu spotları bile çekeriz: Devletten vatandaşa uzanan şefkat eli diyerek Devlet vatandaşıyla helalleşiyor deriz yine.
Allah korusun bizim mezarların da tabusu çıkacak mı? Bittabi Hasan Abi Bittabi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca Mart 2022’de yayınlanan rakamlara göre, 81 ilde 825 bin riskli yapı olduğu tespit edilmiş.
Peki,ne yapılmış? Hiç.
O da yetmez yine aynı bakanlık, “Kamu Binaları Deprem Dayanımı ve Enerji Verimlilik” isimli proje başlatmış, 2027 yılına kadar tamamlanması planlanan proje kapsamında 4 milyar 984 milyon 650 bin TL’lik dış kredi almış ama 2022 yılının sonu itibarıyla proje için yalnızca 9 milyon 445 bin TL harcamış. O da, yalnızca danışmanlık ile eğitim ve donanım alımını kapsıyor, bina bakım ve onarımına yönelik ise tek kuruş harcanmadığı söyleniyor. Harcansaydı, yaşadığımız şu felakette İskenderun ve Antakya’daki devlet hastaneleri, Hatay’daki polisevi, öğrenci yurtları yıkılmazdı, havalimanları ve otoyollar ise kullanılamaz hale gelmezdi belki de.
Yaşadığımız felaket ve kaybettiğimiz onca can bir yana hala enkaz altında binlerce can ve kaybımız varken o enkazın üstünde politik kaygılarla “Haysiyetsiz”, “Namussuz”, “Şerefsiz” kavgasına tutuşmasını mı desem, AKP eski Milletvekili Nursel Reyhanlıoğlu’nun deprem bölgesinde İBB Başkanı İmamoğluna İngiliz uşağı, ona sarılıp ağlayan depremzedeye de şov yapmayın demesini mi?
Millet canını kurtarmaya çalışırken yaşanan hırsızlık ve yağmaları mı ya da yakalanan birkaç Suriyeliyi linç edip bunun üstünden faşistliklerini besleyenleri mi? Olmadı enkaz altındakilerin ya da yardım etmeye çalışanların en büyük iletişim kaynaklarından biri olan twitteri yasaklamayı mı hangi garabeti tartışalım?
Sorulacak çok soru var.
Sormayalım mı?
Deprem sonrasında o gururla reklam ettiğimiz İHA’lar deprem bölgesini görüntülemede gecikti mi?
Asker sahaya ne zaman ve potansiyelinin ne kadarıyla çıktı?
65 ülkeden gelen kurtarma ekipleri 7 bini aşkın kişiyle saha da çalışırken günah keçisi ilan edilen Suriyelilere yönelen milliyetçi öfke utandırmıyor mu?
Büyük inşaat firmalarına enkaz kaldırmaya ilgili görev verilirken, daha evvelinde insan kurtarmayla ilgili makine ve ekipmanlarıyla görev verildi mi?
Yakalayın diye Müteahhit avına çıkanlar, o müteahhitlerin depreme dayanaksız yapılarına ruhsat ve izin veren kurum ve başlarındakileri de sorumlu tutup yargılayacak mı?
Bugün “Bunlar kader planının içerisinde olan şeyler.” Diyen, 2003'te Başbakan olmasından kısa süre sonra meydana gelen Bingöl depremi için "Yeraltında fay kırıklarından önce bağışlayın söylemek zorundayım, kırılan ar damarlarıdır. Malzemeden çalmanın arkasında ahlak hırsızlığı, demokrasiden çalmak, hukuk kapkaççılığı, siyaset yankesiciliği ve kamu yönetimi kalpazanlığı yatmaktadır. Bu olay, kamu otoritesinin devlet imkânlarını nasıl kullandığını bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur. Olay kader diye geçiştirilemez.” Dediğini hatırlıyor mu?
“Cumhur İttifakı olarak hepimiz sahadayız.” Deyip enkaz üstünde politik kimliğini gözümüze sokup siyaset yapanlar 17 Ağustos 1999 depreminde nerde olduğunu ve ne dediğini hatırlamıyor mu?
“Türkiye yönetilemiyor. Ve, yönetemeyen, yönetmesi mümkün olmayan bir mekanizmanın yönetiyormuş gibi yapması binlerce cana mal oluyor. Eğer bugün birilerinin fiyakası bozulmasın diye söylenmesi gerekenlerin ‘milli birlik ve beraberlik’ nutuklarının altında ezilmesine göz yumarsak; bugün susarsak, bu çarpık mekanizma yüzünden yüzlerce insanın ebediyen susmasına ortak olmuş olacağız”
Doğal afet değil bu, yaşadığımız çürümüşlüğün, içine gömüldüğümüz kokuşmuşluğun afetidir. Doğaya suç atıp durmayın artık.