- 19-07-2016 23:38
- 148
Askeri darbenin yaşandığı gece TRT’de sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini izleyen veya duyan birçok kişi marketlere ATM’lere hücum etti.
Ben de iki ekmek almak için indiğim market raflarının boşaldığını kasada uzun kuyruklar oluştuğunu görünce şaşırmış doğrusu ekmeğin yanına iki paket bisküvi de almak da fayda var deyip kasaya doğru gitmiştim.
Millet kucak kucak makarna, süt vs. kasaya doğru giderken komşumla karşılaştım.
“Sen de bir şeyler alsana niye almıyorsun” deyince, “yarın her şey normale dönecek ve bu aldıkların bozulup ziyan olmasın diye benimle paylaşacaksın zaten” demiştim.
Lakin öyle de oldu, yani her şey normale döndü ama komşumdan ses seda yok nevalenin yarısını bana getirecek diyordum getirmedi.
Buzdolabına stoklamış olacak ki bozulma endişesi yok. Elektriği mi kessem diye de düşünmedim değil doğrusu.
En komiği ise kucak kucak erzak alanlardan biri belki de birden fazlası başarısız darbe girişimi sonrasında satın aldığı erzağı tekrar poşetlerine doldurup markete geri vermek istemiş.
“Abi dün akşam aldım ama çok bunlar geri alır mısın?”
Yarı fiyatına teklif etmiş olmamış, başka ürünler değiştirmek istemiş yine olmamış.
En son marketin önüne tezgâh mı açmış bağırıyormuş meğer “Gel vatandaş gel darbeden kalanlar bunlar.”
Darbeden kalanlar bunlar. Kim alır, kimse almaz elbet.
Darbeden bir onlar mı kaldı dersiniz. Maalesef sadece onlar değil. Keşke kucak kucak aldığımız erzakla kalsaydı.
Bakın neler kaldı ve ne kadarı hayırlı o kalanlardan.
Hesabına gelmeyeni, kendinden olmayanı zayıfı, kaybedeni yok etmeye dönük linç kültürü. Düşmanı, karşıtı ve muhalifiyle yetinmeyip, kendinden olmayanı, kendisine biat etmeyeni de yok etmeye çalışan ve yok eden linç kültürü.
Toplum geneline yayılan ve sokaklarda bilinçli olarak diri tutulan ve sürdürülen militarist ruh bugün iktidara yarayan yarın kime hizmet edeceğini kestiremediğim “idam isteriz” diye bağıran militarist ruh.
Her türlü provokasyona açık ki daha ilk günden başlayan gittikçe derinleşip sivrilen tahammülsüzlük ve kutuplaştıran partizanlık.
İktidarın tribünlerden aldığı destek ve gazla, idamı geri getirmek ve vatandaşa silahlanmanın yolunu açmak gibi korkunç sonuçlar doğuracak düşünceleri gündemine alması.
Ve cadı avının başlaması…
Malumunuz birileri cemaat mensuplarını ve hatta sempatizanlarını BİMER’e (Başbakanlık İletişim Merkezi) şikayet edin diye bas bas bağırıyor.
Toplumda gammazcılığı, ispiyonu, muhbirliği, yaygınlaştırmaya dönük bu tavırdan kimse rahatsız olmuyor mu?
Amenna masum değiller ve Allah onları kahretsin. Ama belli ki iktidar işi Allah’a havale edecek gibi değil.
Etmesin de, bir bir toplamaya başladı hepsini. Ama toplarken ve yargılarken, adil olmayı da unutmasın.
Tabi düşünmeden edemiyor insan topladıklarının hepsi darbe girişiminde rol aldı mı?
Darbeye yeltenenlerle beraber, darbeye karşı, durmayanlar, ya da darbenin seyrini bekleyip ondan sonra tavır sergileyenler de alınıyor olabilir mi? Ya da o da değil iktidarın kara listelerinde cemaatçi vs. diye fişlenenler de fırsattan istifade toplanıyor olabilir mi?
Darbe suçunun büyüklüğü iktidarı, haklı haksız, istediğini alabileceği kendisinden olmayanları toplayabileceği ve darbeci olmamak için kimsenin bu duruma ses çıkaramayacağı gibi çok korkunç ve tehlikeli bir psikolojiye sokuyor.
Evet o gece çok şükür ki darbeye karşı halk kazandı. Evet demokrasi kazandı.
Evet, halkın silahlı bir orduyu bile durdurabileceği kanaati güçlendi.
İşlerin artık eskisi olmadığını güzel ve güçlü bir örneği oldu evet ama umuyorum bu teklik değil birlik kültürünü besler diyorum.
Evet demokrasi kazandı, halk kazandı ama daha bitmedi. Umuyorum ki bu kazanım gücü elinde bulunduranın şımarıklığına kurban edilmez…