- 07-07-2015 21:27
- 202
Demokrasi, “Halkın halk için halk tarafından yönetilmesidir” şeklinde tarif edilir.
Halkın yönetilme biçimi temsili veya doğrudan olabilir. Genel olarak halk temsilcilerini seçer.
Seçilen temsilciler de halk adına yönetime katılır.
Teori olarak her ne kadar ideal bir yönetim şekli olarak gözükse de aslında işin aslı öyle değildir. Teorikteki yansımaları pratikte görmek mümkün değildir.
Bir defa halk istediği temsilciyi seçemez. Temsilci olarak seçilecek kişiyi yani milletvekili adayını parti liderleri seçer.
Halk sadece önüne konulan adayı seçmek zorunda kalır.
Halkın iradesinin yansımaları gibi gösterilen temayül yoklamaları parti içinde yapılmakta ve buna dahi uyulmamaktadır.
Sivil Toplum Kuruluşlarının ve bir takım anketlerin sonucu göz ardı edilmektedir.
Böyle olunca halkın istediği olmamakta ve dolayısıyla halkın yasama ve yürütme de sözü geçmemektedir.
Sözü geçenler; elit kesim, parayı ve piyasayı yönlendirenler, lobiler, medya v.s. gibi gücü ellerinde bulunduranlardır.
Yasama ve yürütmeyi istedikleri şekilde yöneten azınlık kesim, yasaları da kendi çıkarlarına uygun çıkarmaktadırlar. Yürütmede ise kontrol yine bu kesimdedir.
Halk ise sadece seçimden seçime hatırlanmaktadır.
Oysa, işin daha vahim boyutu Ulusal ve Uluslararası güçler kimi zaman halkın verdiği oyu dahi kabul etmemekte ve yok saymaktadır.
Dünya’nın Emperyalist güçlerinin halkı kandırmak için süsleyip, püsleyip sahneye çıkardıkları “demokrasi” kavramının aslında yalan ve aldatma kelimesi olduğunu görüyoruz.
Nitekim yakın geçmişte Demokrasi’nin içyüzünü birçok örnekle gördük.
Cezayir örneğini yakın geçmişte yaşadık. Cezayir’de 26 Aralık 1991 de gerçekleştirilen genel seçimlerde FİS (İslami Kurtuluş Cephesi) Resmi rakamlara göre yüzde elli beş, FİS’in kendi rakamlarına göre yüzde seksen oy almıştı.
İkinci turların yapılmasına beş gün kala bu sonuca Batı ve Batının yönlendirdiği Ordu tahammül edemeyerek müdahale etti. Demokrasi yanlısı ve havarisi kesilen Batı halkın iradesine darbe yapılmasını eleştirmedi aksine darbeyi bizzat kendileri yaptırdı.
Yine yakın geçmişte aynı olayı Mısır’da yaşadık. Mısır’da da seçim yapıldı. Seçim sonucu halkın oyları ile Cumhurbaşkanı seçilen Mursi’ye Batı ve İsrail tahammül edemedi.
Kendi çıkarlarına uygun olmayınca o çok sevdikleri demokrasi “Vız geldi, tırıs gitti!”
16–17 Haziran 2012 Cumhurbaşkanı seçimlerinde Mursi yüzde elli iki civarında oy alarak Cumhurbaşkanı seçilmişti. Ama Emperyalist Ülkelerin çıkarlarını gözetmiyordu.
O halde Demokrasi rafa kalkacaktı. Askeri yönetim bu durumda Sivil yönetime tercih edilecekti.
Görülüyor ki, Batı tarafından bir yönetim biçimi olarak dayatılan Demokrasi Batı çıkarları için halkı kandırma amacı ile çıkarılmıştır.
Batı kendi istemediği kişi ve fikirleri yönetimlere halkın büyük çoğunluğunun oyu ile gelmesine rağmen müdahale edip yönetimden uzaklaştırdılar.
Eğer halkın yönetimlerini gerçekten isteler idi bugün darbe ile müdahale etmezlerdi. Bilakis, Krallıkla yönetilen Suudi Arabistan, Kuveyt, Ürdün, Fas gibi ülkelere ise ses çıkarmayıp iyi ilişkiler yürütmeleri demokrasi söylemlerinin anlamsızlığını göstermektedir.
İnsanlar Batı’nın ikiyüzlülüğünü gördükçe demokrasinin de bir yalan olduğunu daha rahat görmektedirler. Onun için diyoruz ki, demokrasi çökmüştür.