- 21-02-2023 00:05
- 20-02-2023 20:42
- 112
Adıyaman’dan izlenimler
Ankara’daydım…
6 Şubat günü 4.17’de peş peşe çalan telefonlarla uyandım.
O büyük sarsıntıyı içimde yaşadım.
Asrın felaketi, param parça etti her şeyi.
11 ilde yıkımlara neden olan o büyük felaketle yüzleşmek gerekiyordu.
Güneydoğu Anadolu Gazeteciler Federasyonu’ndan bir grup gazeteciyle sabahın 7’sinde yola çıktık.
Adıyaman’ın Kahta İlçesi’nde yıkılmış birkaç bina ile karşılaştık.
Gerçek Matbaası’nda gazetecilerle bir araya geldik.
Moraller bozuk.
Herkeste bir kırgınlık.
Enkaza dönmüş binalardan cesetler çıkarıldığını söylerken,
Adıyaman merkezin daha kötü durumda olduğunu hatırlayarak iç geçirdi meslektaşlarımız.
Adıyaman Gazeteciler Cemiyet Başkanı Zeki Dişkaya eşlik etti,
Adıyaman merkeze doğru yola çıktık.
TPAO Adıyaman Bölge Müdürlüğüne vardık.
Tiril tiril kıyafetlerle görmeye alışık olduğumuz Batman Bölge Müdürümüz Mustafa Demir,
Bu kez saç baş karışmış,
Üzüntüsü gözlerinin içinde yer edinmişti…
Depremin ilk gününden itibaren 100 kişilik ekibiyle Adıyaman’da görev alan Müdür Demir,
koca kazanlarda depremzedeler için pişirilen 10 bin kişilik yemeği,
depremzedeler için hazırlanan 1000 kişilik konteynır kent çalışmalarını takip ediyordu.
Batmanlı bir müdürü deprem bölgesinde dişini tırnağına takmış durumda görmek, gururlandırdı tabi.
“Cemiyet binası hasar gören gazeteciler için çalışma konteynırına ihtiyaç var” dedik.
Cümlemiz dahi bitmeden “hayhay” dedi…
Teşekkür ederek ayrıldık.
Adıyaman merkezde felaketle karşılaşacağımızı bilemedik.
Şehrin girişinde başladı o büyük yüzleşme…
Sokaklarda hayalet şehir gibi acı bir sessizlik hakimdi.
Cenaze çıkmış ev havası…
Çok ağır bir hissiyattır bu.
Sert bir soğuk, acı bir hava, derin bir sessizlik…
Şehir, bir tabutun içi gibiydi.
Binaların neredeyse tamamı yıkık dökük…
Şehir merkezinde ilerledikçe dehşet büyüdü.
Evler, işyerleri, mezar olmuştu.
O beton duvarlar, ayakucumuzda buz gibi duruyordu.
Bir enkazın önünde çekim yapalım dedik.
Enkaz sahibi Zeynal Kuş canlı yayınımıza girdi.
“Bu enkazın sahibiyim. Annemi ve kızımı bu enkazda kaybettim” dedi.
Elimiz ayağımız titredi.
Bu acıyla ekran önünde burun buruna gelmeye demek ki hazırlıklı değildik.
Enkazdan çıkardığı eşinin kolunda kırıklar oluştuğunu,
Küçük kızı Gizem’in ise ağır yaralı olduğu için uçak ambulansla hastaneye kaldırıldığını ancak hangi şehirde olduğunu dahi öğrenemediğini söylerken adeta sinir krizi geçiriyor gibiydi.
Yayınımızdan sonra İstanbul, Ankara’dan arayanlar çok oldu.
Çok şükür Gizem, İstanbul’da bir hastanede bulundu.
Adıyaman’ın her köşesi ayrı bir acı tablo…
Bir enkazın ortasında küçük bir kız çocuğunun fotoğrafı, içimi parçaladı.
O araçlar kağıt gibi ezilmiş, bir avuç hurdaya dönmüş haldeydi.
Evinde üç beş eşyasını yarı açık bir nakliye aracına yükleyip
Can havliyle Adıyaman’ı terk etmeye çalışan bir aile yansıdı canlı yayın kamerama.
“Buraları terk ediyoruz” derken buruktu.
“Ankara’ya gidiyoruz.
Tanıdık kimse de yok.
Başka çaremiz yok” derken düşündüm,
Memleketini terk etmek zorunda kalmak, ne büyük bir çaresizlik.
Cemiyet Başkanımız Zeki Dişkaya, Adıyaman’da felaketin çok geç duyulduğunu
Ve enkaz altında kalanlara çok geç müdahale edildiğini söylerken öfkeliydi…
Haklıydı.
İnsanlar günlerce o enkazların altında kurtarılmayı beklemişti.
Konu komşudan alınan kazma küreklerle betonu parçalayıp yakınlarına ulaşmaya çalışmışlardı.
İş makineleri çok geç gelmişti.
Evi yıkılan aileler, parklarda perişan görünüyordu.
Çadırlar henüz kurulmamıştı bile.
Bu kadim şehir, bunu hak etmemişti.
Adıyaman’ı böyle görmek kalbimi ağrıttı.
Adıyaman’dan ayrılırken Ahmed Arif’in sözleri kulağımda;
Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim.
Olmalı zaten.
Olmasa insan olmaz yüreğim…
Not: Batman’ın depremzedelerle dayanışmasını yarın bu köşede el alacağım.