- 29-01-2020 18:03
- 148
Geçen Cuma akşamı merkez üssü Sivrice-Elazığ olan 6.8 şiddetinde ve yerden 6.7 km. derinlikte sarsıcı bir deprem meydana geldi.
Söz konusu deprem çok geniş bir coğrafyayı etkiledi. Ülke içinde Adana, Gaziantep, Urfa, Adıyaman, Diyarbakır, Batman etkilediği illerden bazılarıdır.
Kuzeyde ta Samsun’u etkileyen bu deprem Ülke dışında da Irak’ta Musul’a kadar; Suriye’de ise Halep’e kadar etki alanını genişletti.
Yaklaşık 1 dakika gibi uzun bir süre ve sarsıcı bir etki ile hissedilen bölgelerdeki insanların hemen hemen hepsini korkuttu.
Çok şükür ki, bu kadar etkili alan, uzun süre, yüksek şiddet ve yere yakın olmasına rağmen çok büyük zayiat verdirmedi.
Özellikle Elazığ ve Malatya’da etkili olup can ve mal kaybına neden oldu. Onlarca ölü ve yüzlerce yaralı bilanço olarak ortaya çıktı.
Depremin etkileri ve sonuçları çok yönlüdür. Bunlardan biri maddi diğeri manevidir. İnsanoğlu maddi ve manevi yönlerin ikisinden de sınıfta kaldı.
Maddi cihetine bakarsak sınıfta kaldık çünkü binalarımızı olması gereken şekilde inşa etmediğimiz gibi geçmişten de ders almadık.
Maalesef kat adedi çok yüksek olan binalar inşa ettik. Oysa bu tecrübeyi Erzincan, Adapazarı, İzmit yaşamıştı.
Söz konusu illerde artık çok katlı binalar göremiyoruz. Örneğin Erzincan’da yaygın olan kat adedi 3 veya 4 olup maksimum kat adedi 5 olarak yapılmaktadır.
Aynı şekilde Adapazarı’nda da binaların kat adetleri yüksek değildir. Bu illerde yüksek şiddetli deprem yaşanmış olup can ve mal kaybı olmuştur.
Peki diğer illerde buna neden dikkat edilmemektedir? Binlerce ve hatta on binlerce insan öldükten sonra mı kat adedi düşürülecektir?
Örneğin ilimiz olan Batman’da 13-14 katlı binalar yapılmaktadır. Bu kadar kat yüksekliğine kim neden müsaade etmektedir?
Allah esirgesin olası can ve mal kaybında kim sorumlu olacaktır? Bu kadar yüksek katlara müsaade eden mi? Müteahhit mi? Yoksa her ikisi de mi?
Yatay mimari olarak inşa edilmesi gereken inşaatlar dikey mimari olarak inşa edilirken Yapı Denetim firmaları yeterince kontrol ediyor mu?
Yapı Denetim Firmalarının yeterince denetlememesi durumunda bu firmaları da denetleyecek bir kamu organizasyonu da olması gerekmez mi?
Oysaki tamamen başıboş bir denetleme mekanizması mevcuttur. Denetleme firmaları ücretlerini alıp inşaatları serbest mi bırakmaktadırlar?
Belediyelerin yeterince geniş bir alanı imara açmaması ve yüksek binalara müsaade etmesi Belediyelerin kabahatli olduğunu göstermektedir.
İşin manevi yönünü de göz ardı edemeyiz. Zira gün geçtikçe insanın yaptığı zulümler, cinayetler, fuhuşlar, tefecilikler vs artmaktadır.
İnsanoğlu adeta kendinden geçmiş her şeyi yapar hale gelmiştir. Her türlü cinayetin fütursuzca işlenmesi, zinanın yaygınlaşması, hırsızlık, yağma ve tefeciliğin olağan hale gelmesinin bir karşılığı olması gerekir.
Para kazanmak için her şeyin mubah görülmesi, yalan ve iftiranın sıradan hale gelmesi, ilkesizliğin kanıksanması maneviyatın azaldığını göstermektedir.
Peki, bu gidişat nereye kadar? Uhrevi ceza ötelenmiş bir ceza çeşididir. Ancak peşin cezalar da olması gerekir.
İşte bu peşin cezalar Dünya’da görülmektedir. İnsanın gözüne sokula sokula verilen cezaları görmeyen elbette gözleri olduğu halde kördür.